13 Mart 2008 Perşembe

cyrano...




cyrano de bergerac....

sanırım 95-96 idi ilkkez trt de siyah beyaz izlemiştim. gecenin bir yarısında başlayıp, sabaha doğru bitmişti.

sonra kitaplarını buldum farklı farklı tercümelerle...


gerard depardeu(heralde böyle yazılıyordu) mükemmel oynuyordu ama Edmond Rostand asıl mükemmel yazmıştı. kim olsa kötü oynayamazdı...


wikipedi film hakkında diyor ki: "Cyrano de Bergerac kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşördür. Kuzini Roxane'a olan aşkını burnunun iriliği nedeniyle duyduğu kompleks yüzünden dile getirememiştir. Cyrano'nun emrindeki yeni yetme yakışıklı silahşör Christian da Roxane'a aşıktır; ne var ki aşkını Roxane'ı etkileyecek kadar güzel kelimelerle ifade edemeyeceği için suskun kalır. Roxane ise Christian'ı görüp beğenir ve bir ağabey olarak bildiği Cyrano'dan bu genç adamla irtibatlarını sağlamasını rica eder. Cyrano, duygularını perde arkasından olsa da Roxane'a bu yakışıklı silahşör aracılığıyla aktarabilmek için, Christian'a değişik bir öneride bulunur: Cyrano bütün aşk mektuplarını yazacak ve ikili buluşmalarda suflör (fısıldayıcı) görevini üstlenecektir. Bu şekilde gelişen ilişki, silahşörlerin cephe emri almasıyla yeni bir boyut kazanır. Roxane ve Christian, birlik cepheye doğru yola çıkmadan hemen önce acilen evlenirler. Cyrano, Roxane'a Christian'ı koruyacağına söz verir. Cyrano Christian'ı korumakla kalmaz; onun ağzından her gün Roxane'a iki mektup yazıp, cephe gerisine kendisi götürür. Ayrılığa ve mektuplardaki hislerin gücüne dayanamayan Roxane, cepheye gelmek üzere yola çıkar. Aynı gün, Christian Cyrano'nun kendisinden habersiz Roxane'a mektup yazdığını farkeder ve bu aşkı Roxane'a itiraf etmesini ister. Christian bir mermi ile yaralanır; ölümü Roxane'ın kollarında olacak ve mektubun üzerinde Cyrano'nun gözyaşları ve Christian'ın kanı yeralacaktır. Cyrano sırrını saklamaya karar verir. Roxane manastıra kapanma kararı alır. Eser, yıllar sonra Cyrano'nun Roxane'ın kollarında aşkını nihayet açıklaması ve hayata gözlerini yumması ile son bulur."


sıradışı bir aşk hikayesi aslında ama içinde ahlaki temelleri bulunan bir aşk hikayesi.

sadece bir aşk hikayesi olmadan öte anarşist ruhlu, şair ve itaatsiz bir kahramanın, cyrano'nun politika, hayat ve savaş üzerine sorgulamaları çıkıyor karşımıza....


aşk'ın "sahip olmak" üzerine kurgulandığı bir zamanda "aşk" a sahip olmadan da anlamlar yükleyebilen, severken karşılık beklemeyen bir romantik sövalye cyrano...


dünyada karşılığı varmıdır bilmem.


ama, kavramlara anlamlar yükleyeceksek , bu kavramların dünyevi karşılıklarına göre değilde asıl taşımaları gereken anlam üzerine yüklemeliyiz.


cyrano de bergerac bunu layıkıyla yerine getirmiş.


aşk bir menfaat birlikteliği değilse, aşk, cinsel arzuların tatmininden başka birşeyse, aşk şehvet ve sahip olma güdülerinin dışında bir anlam taşıyorsa...


Edmond Rostand ve cyrano de bergerac hakkıyla bunu başarmış...



bir kaç pasaj

1.

cyrano de bergerac: kibarlar için yasa çizme değil, kılıçtır.

de guiche: can sıkmaya başladı!

vicomte de valvert: pöh! farfaranın biri!

de guiche: elverir, kabak tadı! haddini bildirecek kimse yok mu?

de valvert: ne demek! durun şimdi. (kendisini süzen cyrano'ya yaklaşır ve azametli bir tavırla karşısına dikilir) burnunuz ne kocaman!

cyrano: (pür ciddiyet) evet, pek kocaman! hepsi bu mu?

de valvert: daha?

cyrano: bu kadarı az delikanlı! halbuki neler neler bulunmaz söyleyecek! asıl iş edada. meselâ bak,

hoyratça: "burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!

dostça: "yana yatmaz mı, senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?"

tarifle: "burun değil bir kere, coğrafyadaböylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!"

mütecessis: "acaba neye yarar bu alet?makas kutusu mudur, divit midir izah et!"

zarifâne: "kuşları sevdiğiniz besbelli!yorulmasınlar diye yavrucaklar, temellibir tünek kurmuşsunuz!"

pür neş'e: "birader, şukoskocaman burnunla tütün içince, komşu"yangın var!" demiyor mu?"

müdebbir: "aman yavrum,bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!"

müşfik: "yaptırın ona küçücük bir şemsiye,yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!"

alimâne: "görmüştüm aristophane'da belkihippocampelephan tocamélos adındakihayvanın burnu gayet büyükmüş! sen ne dersin?"

nobran: "zaten bilirim, sen misafir seversin, bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat!"

şairâne: "ey burun! bütün cihana inat,seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir tek rüzgar bulunamaz, karayel istisnadır!"

hazin: "bir de kanarsa, kızıldeniz, ne belâ!"

hayran: "lavantacıya ne mükemmel tabela!"

safiyâne: "abide ne günleri gezilir?"hürmetkârâne: "beyefendi kibarsınız muhakkak,yoksa imkânı var mı cumba sahibi olmak?"

köylü: "vış anam! bu ne? bilmem guş mu balıh mı?yoksa bir tohuma gaçmış salatalıh mı?"sivri akıllı: "bunu tombalaya koymalı!kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?"ve hıçkıra hıçkıra, nihayet,

pyrame gibi,"bu ne felâket! bu ne musibettir yarabbi!böyle berbat edip de yüzünü sahibinin,şimdi de utancından kızarıyor bak hain!"

olsaydı biraz nükte, biraz malûmatınız,işte karşıma geçip bunları sayardınız.fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar,neyleyim cenab-ı hakk ihsan buyurmamışlar!

zaten bir parça icat kudreti olsa bileböyle seçkin, muhterem hüzzar önünde hele,bana bu şakaları yapamazdınız elbet.ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet bunlardan birinin en ufak başlangıcı,karşınıza çıkardı bergerac'ın kılıcı!ben bunları söylerim oldukça belâgatle;başkasından dinlemem fakat tekini bile!


2.


ne yapmak lasimmis?

saglam bir dayi bulup catmak sirnasik gibi,bir agac govdesini, tipki sarmasik gibi,yerden etekleyerek velinimet sanmak mi?

kudretle davranmayip hileyle tirmanmak mi?

istemem eksik olsun! herkes gibi, kosarak,yabanin zenginine methiyeler mi yazmak?

yoksa nazirin yuzu gulecek diye bir ankarsisinda takla mi atmak lasim her zaman?istemem eksik olsun!

ricaya mi gitmeli?kapi kapi dolasip pabuc mu eskitmeli?

yoksa nasir mi tutsun surunmekten dizlerim?

yahut egilmekten mi agrisin otem berim?istemem eksik olsun!

taziya tut, tavsana kac mi demeli?

belki kaz gelir diye banatavuk mu gondermeli?

yoksa bir fino gibisusta durmak midir ki, acep en munasibi?

istemem eksik olsun! bir kibar salonunda kucak kucak dolasip boy atmak ve sonunda,marifet si're koyup kameri, yildizlari,aska getirmek midir, evde kalmis kizlari?

istemem eksik olsun! yahut san olsun diye,meshur bir kitapciya giderek, veresiyesiir mecmuasi mi bastirmali?

istememeksik olsun! acaba bulup bir alay sersemmeyhane kosesinde dahi olmak mi huner?istemem eksik olsun!

bir tek siirle yer yerdolasip da herkesten alkis mi dilenmeli?istemem eksik olsun!

yoksa bir suru kelisirma sacli diyerek goge mi cikarmali?

yoksa odum kopsun bir allahin aptaligazeteye bir tenkit yazacak diye her gun?yahut sayiklamak mi lazim:

"adim gorunsunaman!" diye su meshur mercure ceridesinde?istemem eksik olsun!

ve ta son nefesindebile cekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek,siir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,karsisinda zoraki siritmak her abusun.eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!

fakat sarki soylemek, gulmek, dalmak hulyaya,yapayalniz, ama hur, seyahat etmek aya,goren gozu, cinlayan sesi olmak ve caniisteyince sapkayi ters giymek, karisaniolmamak.

bir hic icin ya kilicina veya kalemine sarilmak ve ancak duya duyayazmak, sonra dagayet tevazula kendine:cocugum! demek, butun bunlari hos gor yine,hos gor bu cicekleri, hatta bu kuru dali,bunlar yabanin degil, kendi bahcenin mali!varsin, kucucuk olsun futuhatin, fakat bil,onu fetheden sensin, yoksa baskasi degil.ara hakkini hatta kendi nefsinden bile.velhasil bir tufeyli sarmasik zilletiyletirmanma!

varsin boyun olmasin sogut kadar,bulutlara cikmazsa yapraklarin ne zarar?kavaklar sira sira dikilse dekarsinaboy ver, dayanmaksizin, yalniz ve tek basina!


ilgili linkler:












Hiç yorum yok:

tagore