13 Haziran 2011 Pazartesi

AKP, BDP, HAS PARTİ VE AYNUR BAYRAM




Seçimlerden birkaç gün önce AKP’nin %44, CHP’nin %27, MHP’nin %11 oy alacağını, BDP destekli bağımsızların ise 36 vekil çıkarabileceğini tahmin ediyordum.

AKP’nin yüzde 45’in üzerinde oy alması doğrusu benim için çok büyük bir sürpriz oldu. Şaşırdım ve şaşkınlığım henüz geçmiş değil.

Aslında seçim öncesi meydanlarda söylenenlere bakınca CHP ve AKP arasında makasın açık olacağı anlaşılıyordu. Öyleki liderlerin seçim konuşmaları vizyonlarını ele veriyordu ve bu önemli bir kriterdi.

CHP lideri seçim stratejisini tamamen 12 Haziran’a çevirmişti. Aslında CHP değil neredeyse bütün siyasi parti başkanları 12 Haziran’da ne yapacaklarını anlattılar kürsülerde.

AKP ise çok doğru bir düşünceyle hedefine 2023 yılını koydu ve vizyon farkını gösterdi. Halk üzerinde bu ileri görüşün etkili olduğunu ve uzun vadeli “çılgın” projelerin, sadece 12 Haziran için hazırlık yapmayan bir siyasi oluşumun artı değer olarak sandıklara yansıdığını düşünüyorum.

Bana kalırsa seçim sonuçlarına ilişkin iki liderin konuşmalarına bakmak bile yüzde 25’lik farkı açıklamaya yetiyor.

Kılıçdaroğlu, “Moralinizi bozmayın” diyerek aslında yenildiklerini itiraf ediyor ama daha sonra kaç milyon oydaş kazandıklarından dem vuruyor. Milletvekili sayısını artıran tek parti metaforu ise züğürt tesellesi sınırlarının bile ötesinde.

Konuşmasında seçimlerin hayırlı olmasını dahi dileyemeyecek kadar hitabet yoksunu bir lider var karşımızda. Ve bu lider bu ülkenin ana muhalefetini temsil ediyor. Hem trajedi, hem komedi!

Öte yandan Erdoğan’ın “Bugün Gazze ve Kudüs kazanmıştır” diye başladığı konuşma ve bütün dünyayı kucaklayan yaklaşımı iki lider arasındaki farkı net şekilde ortaya koyuyor. Üstelik meydanlarda edilen onca gereksiz söze karşın başbakanın helallik dilemesi ve yaşananların geride kaldığına ilişkin beyanı da artı hanesine yazılmalı.

Başbakanın seçim meydanlarında neredeyse unutulan açılım projesine seçimden sonra hız vereceğini açıklaması ve yeni anayasa çalışmalarında mecliste olsun olmasın bütün siyasi partilerin kapısını çalacağını söylemesi ise zafer sarhoşluğuna kapılmayacağına dair umutlarımızı artırdı.

Zira son dönemde en alttan en üste AKP teşkilatlarında görülen “kibir” dalgasının bulaşması engellenirse AKP’liler bir başka seçimi de kazanabilir belki!

AKP’nin yüzde 50 oy almasına şaşırmamın temel nedeni aslında “sadakat” temelli aday belirleme süreci ile ilgili. Başbakan siyasi hayatı boyunca birlikte çalıştığı arkadaşlarını son seçimde meclise taşıdı.

Özellikle Kürt bölgesinde seçilen adaylar rakip siyasi partiler için bile şaşırtıcıydı. Öyle anlaşılıyor ki AKP bölgede, bölgenin tercihlerine uygun aday gösterebilse idi oy oranı çok daha yüksek olacaktı. Bunu bir kenara not etmekte fayda var.

BDP

BDP ise milletvekili sayısını bir önceki seçime göre yüzde yüz artırdı. Ancak bu durumda aldatıcı olabilir. Zira bu sonuç BDP’nin oylarını yüzde yüz artırdığı şeklinde yorumlanamaz.

BDP’ye seçim zaferi kazandıran bu sonuç aslında bölgenin bağımsız aday seçmedeki tecrübesini gösteriyor. İllere bakıldığında yüzde 20-30’luk bir oy artışına rağmen milletvekili sayısının ikiye katlanması seçim barajı uygulamasının da iflasının göstergesi.

Vaktiyle dindarlar ve Kürtler meclise giremesin diye uydurulmuş yüzde 10 barajı artık bu gövdeye uymuyor. Korku cumhuriyetinin tarih öncesinden kalma kaygıları da tarihin çöplüğüne atılmalı artık!

HAS PARTİ

Eğri oturup doğru konuşalım HAS Parti genel merkezinin bile bu seçimlerde hedefi yüzde 1’in üzerinde değildi. Bakmayın siz kameralar önünde söylenen sözlere. Bu seçim HAS Parti üzerinde değerlendirme yapmak için uygun şartları barındırmıyor aslında.

Zira seçimlere girebilmek için alelusül oluşturulmuş bir teşkilat yapısı, teşkilat mensuplarının bile bu sefer AKP’ye oy vereceğini söyleyebildiği bir parti düzeninden ancak bu çıkardı.

Üstelik AKP’nin muhafazakar kesimde siyaset yapmayı bu kadar bloke ettiği bir dönemde seçim sonuçlarından yola çıkarak “dükkanı kapatın” demek sağlıklı değil. Bana göre HAS Parti’nin kriter seçimi 2015’dir.

Partinin geleceğini 2015 belirleyeceğinden Genel Başkan Numan Kurtulmuş ne yapıp edip bu süre içerisinde teşkilatlarına çeki düzen vermeli, siyaset bilgesi gibi partide dolaşan kamburların yükünden de kurtulmalıdır.

Numan Kurtulmuş’un yapılan anketlerde bütün kesimlerce en beğenilen liderler arasında gösterildiğini hatırlarsak, Erdoğan sonrasında karizmatik kişiliğiyle yolu açık görünüyor.

Hoşumuza gitse de, gitmese de siyaset Türkiye’de kişiler üzerinden yürüyor. Ekip çalışması dediğimiz siyasi kimlik ülke halkı için bir anlam ifade etmiyor. O yüzden karizmatik kişiliğin altını ısrarla çiziyorum…
Kamburların altını da!

VE AYNUR BAYRAM

Sadece teşekkür edebilirim. Herhangi bir partiye oy verseydim içimde bir “acaba” kalacaktı. Kalben mutmain’im.
Kazanmanın yada kaybetmenin istatistiklerle ölçülemediğini bildiğinizden eminim. Bundan sonra her şey daha kolay olacak.
Teşekkürler Aynur Bayram…

tagore