20 Temmuz 2011 Çarşamba

Bir Günlük Gazete



Bölünmüş durumdayım.
20 Günlük bir oğlum var ve onun bitmeyen gaz sancıları…
Annem geldi bir süreliğine yanımıza, yardım etmek için.
Yılda bir görebiliyorum annemi.
O da birkaç gün ancak.
On gün izin aldım işyerinden.
Ama bunu anneme söyleyemiyorum.
Çünkü her sabah işe gider gibi evden çıkıp, akşam işten döner gibi geliyorum eve.
Çoğu zaman işten döner gibi de olmuyor eve gelişlerim.
Geç vakit kapıdan girerken acaba kaç numaralı bakış ile karşılanacağımı düşünüp, eziliyorum.
İzinli olduğumu öğrenirse, yirmi günlük çocuğumu bırakıp nereye gittiğimi sorarsa cevap veremem diye korkuyorum.
Yılda bir kere, o da birkaç günlüğüne görüşebildiğimizi düşününce…
Neden yanımda değilsin derse, neden eşinle çocuğunla değilsin derse…

Benimle kahvaltı yapmak istediğini söylemiş annem.
Bu sabah kahvaltı yaptık birlikte.
Onu otobüs terminaline bırakabilecek kadar vaktim olup olmadığını sordu, bu sabah evden çıkmadan önce…
İhmal ettiğim başkaları da var biliyorum.
Yüzümün bir yanı da o yüzden kızarıyor.
“Filistin Günleri” geçerse her şey düzelir, biraz tamirat yaparım diye düşünüyorum.
Sonra hep böyle olduğunu hatırlıyorum.
Geçen yılda düşünüyordum bunları.
Geçen yıldan biriken tamiratlar da duruyor şimdi önümde.
Ondan önceki yıl, bir önceki…
Daha önceki öncekilerde…

8 Temmuz 2011 Cuma

Sivas Katliamı ve İlkel Gazetecilik




Bundan on sekiz yıl önce Sivas’ta 38 insan öldürüldü.

Her biri insan oldukları için değerliydiler.

Kimileri “Aydın” fetişizmine tutuşarak bu 38 ölümden kendine “Aydın” yaftası yonta dursun, benim için ne ölüm şekillerinin ne de mesleklerinin hiçbir önemi yoktu.

İnsandılar ve bu şekilde öldürülmeyi hak etmemişlerdi.

Belki hiçbiriyle ortak noktam yoktu, belki karşılaşmış olsaydık kavga ederdik birbirimizle ama insandılar ve yaşamaya en az benim kadar hakları vardı.

İlk kez geçen yıl düşmüştü aklıma. Bir Müslüman olarak iki Temmuzda Sivas’a gidip Pir Sultan Abdal Derneğiyle birlikte bu katliamı kınamalıydık. O vakit olmadı.

Bu yıl farklı kaynaklardan iletişim kurmak istedik Alevi dernekleriyle. Sivas’ta bu acıyı hep birlikte dillendirelim, bu yası birlikte tutalım istedik. Yine olmadı.

Dönüş bile yapmadılar. Ama bu kez kendi nefislerinin altında ezildiler. Kendi taassuplarına teslim oldular.

Öyle bir basın açıklaması yapalım ki metnin altında Pir Sultan Abdal Derneği ve Mazlumder yazsın istedik. Yeter ki metnin içerisinde “gericiler”, “yobazlar”, “dinci katiller” gibi ortaçağdan kalma kelimeler yer almasın dedik.

Tek derdimiz farklılıklarımızın ayrışmaya, kamplaşmaya neden olmadığını göstermek, birbirimizin acısını paylaştığımızı, birbirimizin acısından zevk almadığımızı göstermekti.

Özgür Gündem: Gazete olmak ya da olmamak

Özgür Gündem gazetesi 2 Temmuz tarihinde Özel harpçi H.Ç.’nin itiraflarına yer vererek Sivas katliamının özel harp dairesi tarafından düzenlendiğini manşetten haber yaptı.

Bugüne değin sol kesimin Müslümanlara yönelik bir saldırı argümanı olan Sivas olayları ilk kez bir sol gazete tarafından tekzip ediliyor ve “işin içinde başka işler var” deniyordu.

Özel harpçinin itiraflarının doğruluğu ya da yanlışlığı değil mesele. Böyle bir ihtimalin var olduğu düşüncesi bile bu kesim için büyük bir ilerleme.

Gazete 3 Temmuz tarihli baskısında da iddialarını sürdürdü ve manşet haberlerinden sonra Mazlumder Genel Başkanı Faruk Ünsal’ın Sivas davasının yeniden görülmesine ilişkin açıklamalarına yer verdi. Buraya kadar sorun yok.

Haberin iç sayfalardaki devamında ise gazete iletişim fakültelerinde ders olarak okutulabilecek bir gazetecilik faciasına imza attı.

“Katillerin AKP’li avukatları” başlıklı bölümde halen AKP’de siyaset yapan milletvekilleri, belediye başkanları teker teker sayılarak bu kişilerin yaptıkları “hizmet” nedeniyle nasıl kollandıkları ve hangi görevlere yükseltildikleri sıralanıyordu.

İnsanın utanması olmayınca ne yapsa hak!

Ancak ilginçtir gazete AKP’lileri listelerken bile ortaçağ solculuğundan kurtulamamış. Av. Faik Işık’ın titrine Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı yazmış histerik bir bilinçaltı geçmişiyle.

Süleyman Mercümek kim? Bilen bilir!

AKP’li değil, vekil değil, belediye başkanı değil, parti yöneticisi değil…

O halde bu ismin burada ne işi var?



Histerik bilinçaltı bu işte.

Ortaçağ solculuğu tam olarak bu!

Gazeteyi çıkaranlar belli ki savunma hakkının kutsal olduğundan habersizler.

Kaldı ki Sivas davasında yargılanan ve ceza alanlar o gün orada bulunmaktan başka suçu olmayan insanlar. Sivas katliamının failleri halen bulunmuş ve adalete teslim edilmiş değil. Sırf birilerini teskin etmek için kamera kayıtlarında yer alan kişiler yargılanmış ve hukuk cinayetleri işlenerek mahpus edilmişlerdir.

Ancak ne yazık ki bu dava kan davası şeklinde görülmüş ve onlardan olan suçlu-suçsuz fark etmez cezalandırılsın denilmiştir. Sözüm ona solcularda bu hukuk komedisinin başrol oyuncularıdır.

Sivas bir yaradır. Ne için ve kim tarafından tasarlanmış olursa olsun reddedilmeli ve failleri bulunarak cezalandırılmalıdır. Bu yarayı dağlamak için hukuk cinayetlerini meşru görmek ise gayri insanidir.

Ve son olarak haberi yapan gazeteci kılıklı arkadaş Mazlumder avukatlarının da Sivas Davasında müdahil olduğunu bilmeli.

Benim tavsiyem müdahil Mazlumder avukatlarını da listeye eklemesidir!

Eğer biraz yeteneği varsa müdahil avukatların isimlerine ulaşabilir.

tagore