7 Kasım 2009 Cumartesi

EL BEŞİR VE ADALETLE HÜKMETMEK






Adalet, sihirli bir kelime.
Sevgili Peygamber’in ümmetine bıraktığı en önemli emanetlerden biri.
Ve belki de ümmetin ihanet ettiği en önemli miraslardan biri!
Müslümanlar uzun zamandır “adalet” ile imtihan ediliyorlar.
Kürt sorununda adil davranmıyor Müslümanlar…
6-7 Eylül olaylarında, varlık vergisinde, Ermeni tehcirinde Müslümanlığıyla değil, duygularıyla hareket ediyor.
Asabiyet, adalet’e galebe çalıyor.
Şimdi aynı Müslümanlar Sudan / Darfur meselesinde bir kere daha imtihan ediliyor.
Ve öyle görünüyor ki “batı karşıtlığı” ekseninde yine adalet’e ihanet edecekler…

Dünyada ve Türkiye’de adalet mekanizmasının işleten pek çok organ var.
Ülkelerin adalet mekanizması her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de şaşıyor.
Uluslararası alanda ise adalet’in değil, küresel politikaların ağırlık kazandığını hepimiz biliyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) benzer konularda verebildiği farklı kararları biliyoruz.
Bu mahkeme (AİHM) iç hukuk mekanizmalarının tükendiği durumlarda devletin yurttaşlarına karşı işlediği suçları veya yargısal kabahatleri inceliyor.
Bir diğer uluslararası mahkeme “Lahey Adalet Divanı”…
Ülkelerin işlediği insanlık suçlarını inceleyen bu mahkemenin de pek çok örneğini biliyoruz.
Lahey Adalet Divanı en son Ruanda’da ve eski Yugoslavya’da mahkeme açmıştı.
Bunların dışında daha yeni yeni gündeme gelen bir başka mahkeme var ki, o da Uluslararası Ceza Mahkemesi” (UCM).
Diğer mahkemelerden farklı olarak bu mahkeme bireylerin işlediği insan hakları ihlallerini inceliyor ve sonuçlandırıyor.
Darfur sorunu dediğimiz sorunda da bu mahkeme devreye giriyor, ancak bu mahkemenin davaya müdahil olabilmesi için söz konusu ülkenin UCM’ye taraf olması veya UCM’ye yetki vermesi gerekiyor.

UCM Nasıl Çalışıyor?

UCM’nin herhangi bir başvuruda müdahil olabilmesi için birkaç şartın yerine gelmesi gerekiyor.
Öncelikle insan haklarını ihlal ettiği iddia edilen kişinin ülkesi UCM’ye taraf olmalı, taraf değil ise ülkesinin UCM’yi yetkilendirmiş olması şart.
Eğer bu şartlar gerçekleşmiyor ise bir üçüncü yol olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararıyla dava açılabiliyor.
Peki, sudan bu şartları sağlıyor mu?
Sudan UCM sözleşmesini imzalamadığı için UCM’ye taraf değil…
Taraf olmadığı gibi Sudan UCM’yi yetkilendirmişte değil.
UCM’nin suç işlediği iddia edilen sudanlılara yönelik davası BMGK’nun kararına dayanıyor.
BMGK’nda UCM’ye ilişkin karar daimi ve veto yetkisine sahip beş ülkenin oy birliği ile alınabiliyor.
Bu ülkeler: Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya.
Bu ülkelerden İngiltere ve Fransa UCM’ye taraf…
ABD, Çin ve Rusya ise UCM’yi tanımıyor.
Sudan’la ilgili mahkeme kurulması görüşülürken ABD hariç tüm ülkeler mahkeme kurulması için oy kullanırken, ABD çekimser kalarak yani hülle ile karar çıkartılıyor.

ABD UCM’yi tanımadığı için yeryüzünde işlediği hiçbir suçtan dolayı yargılanamazken, kendisinin tanımadığı bir mahkemenin Sudan’ı yargılamasına izin veriyor!

Sözlerimizin başında demiştik ki, UCM suç işleyen bireyleri yargılıyor, ülkeleri değil…
Dolayısıyla suçu Sudan devleti değil, şahıslar işlemiş olmalı!
UCM buna da bir hülle buluyor ve Sudan devlet başkanı El Beşir’i
“El Beşir`in kontrolündeki güçler ve ajanların en az 35 bin sivili öldürdüğü, çatışmalar yüzünden evlerini terk edenlerden 80 bin ila 265 bininin yavaş yavaş ölümüne neden olduğu, El Beşir`in başka kişiler eliyle, Darfur`daki Fur, Masalit ve Zağava etnik gruplarına devlet aygıtları, silahlı güçleri ve Cancavid milislerini kullanarak soykırım suçu işlediği, Darfur halkını yok etme, işkence, tecavüz ve 2.9 milyon kişiyi göçe zorladığı, insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlediği” gerekçesiyle yargılatıyor.

Suçu işleyen kim?
Sudan devlet başkanı…
Bir devlet başkanı devlet politikalarını sürdürürken şahsı adına suç işleyemeyeceğine göre, verdiği kararlar devlet politikası olacağına göre Lahey Adalet Divanı tarafından yargılanması gerekirken, sanki bu suçlar El Beşir’in şahsi suçlarıymış gibi UCM’de görülüyor.

Buraya kadar olan kısım, batı dediğimiz “pandora kutusu”nun çelişkileri, ikiyüzlülüğü…
Ancak bu ikiyüzlülük, batının ve batılıların işlediği cinayetler, katliamlar göz ardı ediliyor diye Sudan’da işlenen cinayetleri, tecavüzleri görmezden mi geleceğiz?

Meselenin aslı şu ki Sudan’da teninin rengi ve etnik kimliklerinden dolayı Müslümanlar, Müslümanları katlediyor.
Müslümanlar, Müslümanlara tecavüz ediyor!
Afrika kökenli Müslümanlarla, Arap kökenli Müslümanların arasında etnik temelli bir vahşet yaşanıyor.
Bu durum size de kendi ülkenizden tanıdık gelmiyor mu?

Batının ve batılıların bunca ikiyüzlülüğü varken ve üstelik ortada işlenen bunca ihlal varken en büyük sorumluluk Müslümanlara düşüyor.
ABD ve AB ile aynı yerde durmamak için Sudan’da hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve El Beşir taraftarı olmak bize yakışmaz.
Bize yakışan işimize gelse de gelmese de, çıkarlarımıza uysa da uymasa da adaleti tesis etmektir.
Bu adaleti batı eksenli kurumlar tesis edemeyeceği, velev ki tesis etse bile üzerinde bunca şaibe bulunan kurumların kararları adalet üzerinde gölge bırakacağına göre bu yargılamanın adaletinden şüphe duyulmayan tarafsız bir mahkemede yapılması elzemdir.
Ve belki bu iş için en uygun yer İslam konferansı örgütüdür. Ve fakat adil davranacak, taraf olmayacak ve adaletle hükmedecek bir İslam Konferansı örgütü…

Siz bu satırları okurken El Beşir Türkiye’ye gelmiş olacak…
Bütün ezberlerimizden soyunarak ve sadece Allah’ın ipine tutunarak Darfur’a ve El Beşir’e birde bu açıdan bakmaya ne dersiniz?



Cyrano De Bergerac
07.11.2009

tagore