18 Temmuz 2010 Pazar

Lanet Olsun!



Doksanlı yıllarımın başlarındayım.

“Geleneksel Sol” bir anlayıştan İslamcılaşmayla sonlanacak bir sürece hızla sürükleniyorum.

Kredi yurtlar kurumunda örgütlenmiş, okulla ilişiği “Ununu Eleyip Eleğini Asmaktan” ibaret olan bir sürü “Ser-hoş” la beraberim.

Milli Görüş’ün yeni yeni palazlandığı, kamuoyunda bolca yer almaya başladığı zamanlar…

Bir Hamal Hasan Amcamız vardı, elleri öpülesi…

Semt pazarlarında sırtında küfesiyle alışveriş yapanların eşyalarını taşırdı.

Eşyalarını taşırken de yol boyunca insanlara Milli Görüş anlatırdı…

Bazen sert tartışmalarla biterdi bu yolculuk.

Ya bir kokanaya denk gelirdi, ya da başka bir partinin partizanına.

Hasan Amca ısrarla, hak bildiğini söylerdi bazen yumuşak yumuşak bazen sokak ortasında bağıra bağıra.

Öğrenci evlerinin ihtiyacı olduğunda en büyük yardımı Hamal Hasan Amca yapardı, il başkanlarının, ilçe başkanlarının bilmem ne başkanlarının hep mazereti olurdu.

Hasan Amcanın olmazdı.

Bir sürü deli adam vardı, okulda.

Erzurum’da seçim anketi yapılacak diye bir otobüs dolusu insan bir gece yarısı Erzurum’a gider, aynı günün akşamı geri dönerdi.

Çaykara’nın dağ köylerinde karın tokluğuna gezilirdi gün boyu.

Bazen köyün köpekleri düşerdi peşimize, bazen yuvarlanırdık Karadeniz’in engebeli arazilerinde.

Meydan’dan başlayıp Uzun sokak’tan, Maraş caddesinden çıkardık gece yarıları…

Ellerimizde suyla çoğalttığımız yapıştırıcılar ve yüzlerce parti afişi.

Boş bulduğumuz her duvara, ağaca, meydana, parka aklınıza ne gelirse afiş yapıştırırdık.

İnsanlar uyurken biz sokaklardaydık.

Afişlerini yapıştırdıklarımızda mışıl mışıl uyurdu sıcak yataklarında.

Çıkmadığımız elektrik direği kalmamıştı Trabzon’da…

Bez afiş asmadığımız tek bir elektrik direği...

Sokaklarda sabahlar, sabah 8’de derse yetişeceğiz diye kendimizi avuturduk.

Oysa hiçbir sabah dersine gidememiştik daha.

Derse gidebildiğimiz zamanlar parti rozeti takardık ceketimizin yakalarına…

Nedense solcu hocalarla değil de, sağcılarla atışırdık bu yüzden!

İşte bu yüzden tıp fakültesini 12 yılda bitirenimizde, mühendislik fakültesini 8 yılda bitirenimizde olurdu.

Daha bir kere lanet olsun dememiştik.

Yaptığımız şey’in anlamını kendi içimizde sindirmiştik.

Kimin milletvekili olduğuyla, kimin beladiye başkanı seçildiğiyle ilgilenmiyorduk.

Şahısların ötesinde bir aşkınlıktı yaşadığımız.

Aklı başında ağabeylerimiz vardı.

“Lidere sadakat şerefimizdir” demedik hiç!

“Davaya sadakat şerefimizdir” diye bağırdık.

Üniversite yıllarında birlikte ter akıttığım arkadaşlarımdan pek azı çizgisini değiştirdi.

O dönem özel bir dönemdi ve her türlü menfaat ilişkilerinin üzerindeydi.

O ekipten neredeyse hiç kimse bu güne kadar birkez olsun başka bir partiye oy vermedi.

Seviye düşünce boş kullandı belki ama başka partiye yönelmedi.

Ve şimdi 28 Şubat rezaletinin ardından siyasal hareket kendini bulmaya başlamışken, Numan bey’in etrafında bir kenetlenme yaşanırken, üzerini örttüğümüz umutlarımız canlanırken saltanat kavgalarının ortasında bulduk kendimizi…

Birileri sınırsız itaat istiyor bizden.

Bize Allah’tan başkasına kul olmamayı öğretenler kulluk bekliyor bizden…

Eğitim eksiğimiz var biliyoruz!

Hainiz evet, Ne gam!

Şikayet etmiyoruz halimizden, eğitimsizliğimizden de hainliğimizden de razıyız.

Lanet olsun diyeceğim şimdi.

Lanet olsun!

Hamal Hasan Amca sağ mıdır acaba?



Cyrano

tagore