6 Kasım 2023 Pazartesi

Şüheda DAVİTT (SİNEAD O'CONNOR) - RONİ MARGULİES

Üstün Bol


Birkaç gün arayla Roni Margulies ve Senead O’connor ayrıldı aramızdan. İki yakıcı kayıp!

Roni’yle 2005’te e-maille haberleşmeye başladık. 2007 ya da 2008’de Mazlumder İnsan Hakları Okulunda Türkiye’de Yahudi Olmak dersini Filistin dostu Roni vermişti. Önce itiraz etti, ‘Ben ırk olarak Yahudiyim ama din olarak Yahudi değilim’ dedi. ‘Önemli olan meseleye hakim olman’ deyince kabul etti.

Bir iki yıl sonra MAZLUMDER Ankara Şubesi adına düzenlediğimiz Filistin Günleri’nde konuşmacılarımızdan biri yine Roni’ydi. İnsanlığa Saldırı: Siyonizm başlığını taşıyan panelin diğer konuşmacıları İsrael SHAMİR ve Cynthia MCKINNEY’di. MCKINNEY Obama’ya rakip olan Yeşiller Partisi Başkan adayıydı.

Dostluğumuz devam etti. 2010 yılında referandum da Yetmez Ama Evet kampanyasında sosyalist devrimcilerle beraber çalıştık. Roni ve arkadaşlarıyla bir çok program, konuşma, panel, söyleşi düzenledik. Sokağa çıktık bildiriler dağıttık.

İsrail’e karşı düzenlediğimiz her toplantıda her eylemde yanımızdaydı. (https://istanbul.mazlumder.org/tr/main/faaliyetler/basin-aciklamalari/1/israil-zulmune-karsi-bir-aradayiz/11189

İsrail’in Savaş Suçları ve Filistin Direnişi üzerine yazılar yazdı, konuşmalar yaptı. https://www.youtube.com/watch?v=dJNUeAv7Qd8 (Roni’nin İsrail’in Savaş Suçları ve Filistin Direnişi yazısı nedense www.marksist.org ve www.dsip.org.tr adreslerinden kaldırılmış.)

İsrail’in terörist saldırıları sonrasında yaptığımız sayılarının kaç olduğunu bilmediğim panel ve söyleşilerde her aradığımda oradaydı. Hiçbir mazeret üretmedi, ‘Zevkle, tabi katılırım ama boşa konuşuyormuşum gibi geliyor artık’ derdi. (FOTOĞRAF 1)

Filistin Günleri’ni organize ederken, büyük bütçeler kullandık. Başlangıçta sadece bir misafirin uçak parasını karşılayabilecek kadar paramız varken bir araya gelmiş bir sürü deliyle birlikte cebimizde beş para yokken çok büyük bir organizasyon gerçekleştirdik. (https://ankara.mazlumder.org/tr/main/faaliyetler/basin-aciklamalari/1-eylul-dunya-baris-gunune-dair/ankara-subesinden-filistin-gunleri-programi/4439) (Bu vesileyle maddi manevi emeği geçen herkese bir kere daha teşekkür ederim.)

Her şeyi organize ettik bolca borçlanıp paramızı ucu ucuna yetirdik. Tanıdık abilerimizden ablalarımızdan nazımızın geçtiklerine otobüs yolculuğu teklif ettik, kimisi kendi karşıladı biletini bir de üzerine para gönderdi. Ama bir kişiye otelde konaklama için paramız yetmiyor. Bütün nazımızı, niyazımızı bitirmişiz, kimseye ne bir şey söyleyebiliyoruz, ne bir teklifte bulunabiliyoruz. O misafir Roni. Nasıl olduysa açıkta kalmış, unutulmuş. Aradım Roni’yi. ‘Roni’ dedim, ‘Seni evimde misafir etmek istiyorum.’ Bir an bile düşünmeden ‘Tamam’, dedi. ‘Benim içinde bir değişiklik olur. Bugüne kadar hiçbir müslüman arkadaşımın evinde kalmadım.’ Kuyruğu dik tutmak için söze girdim. ‘Paramız yok o yüzden’ diyemedim. ‘Ben de seninle vakit geçirmek istiyorum, o yüzden sana teklif ettim, geri çevirmeyeceğini biliyordum’ dedim. Söylediklerimin ikisi doğruydu. Roni’yle vakit geçirmek istiyordum ve geri çevirmeyeceğini biliyordum.

Roni Cumartesiden geldi, gelmişken DSİP’te (Devrimci Sosyalist İşçi Partisi) bir program da ayarladılar. Orada da konuşmacıydı. Filistin Günlerinin ilk gününü bitirip geç vakit onu arkadaşlarından aldım. Birlikte eve gittik. İçeri girdim ve baktım ayakkabılarını çıkarmadan halının üzerine doğru yürüyor. ‘Ne yapıyorsun’ der demez mevzuyu anladı. Güldü ve ‘Ben alışık değilim ilk defa tecrübe ediyorum’ dedi. Peşinden de o güzel kahkahasını patlattı, gülüştük.

Oturduk gece yarısı çay demleyip içtik. ‘Biz bu saatte çay içmeyiz ama neyse’ dedi. ‘Bizim eve çaydan başkası girmez’ dedim, yine gülüştük. Ama en çok sabah 08.00’de kalkıp kahvaltı yapmamız gerektiğini söylediğimde şaşırdı. Gözleri büyüdü. ‘Bu insan haklarına aykırı o zaman benim de bir şartım var. Ben sigara içmeden duramam, sigara için balkona da çıkamam’ dedi. ‘Bu evde bugüne kadar sigara içen olmadı ama madem uzlaşıyoruz, olur’ dedim. ‘Biraz daha çalışırsak şeriatçılarla anlaşacağız galiba, ama içkimize karışmak yok ona göre’ dedi. Bol kahkahalı bir geceydi. Gece kaçtı yattığımızı hatırlamıyorum. Sağdan soldan, devrimden, şeriattan, aklınıza gelecek ne kadar memleket meselesi varsa konuştuk. O solcumsu/ulusalcı/kemalistlere giydirdi, ben muhafazakar yanaşmalara. Keyifli bir sohbetten sonra dinlenmeye çekildik.

Sabah mükellef bir kahvaltı sofrası hazırladık eşimle, yok yok. Masayı donattık. Roni’yi kaldırdım. ‘Bu saatte bir şeyler mi yiyeceksiniz, ben öğlene kadar ağzıma bir şey koymam’ deyip sigarasını yaktı. Sigaradan sonra ayıp olmasın diye çayını yudumlarken birkaç parça peynir-zeytin yedi. Yeniden sigarasını yaktı. Beraber çıktık, onu arkadaşlarına bıraktım. Akşam program saatinde ANFA’da buluşmak üzere sözleştik.

Programa az bir süre kala koşuşturma arasında kolumdan tuttu; ‘Oğlum, bizi mi kekliyorsunuz İsrail SHAMİR gelecek mi gerçekten, yoksa birazdan uçağı kaçırdığı için gelemiyor mu diyeceksiniz’ dedi. İstemsiz bir kahkava attım. ‘Birazdan burada olur, arkadaşlar aldı getiriyor’ dedim. ‘SHAMİR ailesi İsrailin kurucu babalarındandır. Büyük iş yapmışsınız’ dedi.

Programın ardından ilk kez Ömer KARAOĞLU konseri dinledi Roni. Konser boyunca eşime; kim bu adam, ne zamandır müzik yapıyor, kaç albümü var diyerek sorular sormuş ve merakla izlemiş. Bizim buruşuk suratlı muhafazakarlar gibi biz niye müzik yapamıyoruz, neden bizim sanatçımız yok gibi triplere girmemiş. Anlamak ve öğrenmek için merakla dinlemiş. Ona otantik geldiğini tahmin etmek güç değil.

Sonrasında da görüşmeye devam ettik Roni’yle. En son 2012’de Mardin’de Mardin Üniversitesinin ‘Tecdid ve İstikbal’ panelinde konuşmacı olarak yanyana oturduk. Nasıl oldu hatırlamıyorum. Ben mi İstanbul uçağına bindim, o mu Ankara’dan bindi aynı uçakla gittik emin değilim. Mardin merkezde ‘heykel’in önündeki kahvede beraber ‘mırra’ içtik. (FOTOĞRAF 2) Cingöz kahveci delikanlı bir yudumda içemeyelim de bahşiş koparayım diye başımızda bekledi. Tek yudumda içtiğimizi görünce herkese yaptığı gibi mırra’nın tek yudumda neden içildiğini, içmeyenlerden nasıl bahşiş alındığını anlattı. İlk kez duyuyormuş gibi dinledik.

Heykel’in önünde fotoğraf çektirdik. Kaba bir hesapla Türkiye’de kaç kamu kuruluşu, okul vs. olduğunu hesaplayıp heykel maliyetinin ülke ekonomisine etkisini hesaplamaya çalıştık. Matematiğimiz çökünce hesaplamaktan vazgeçip, Kürt çocuklarıyla sohbet edip futbol oynadık. Roni çocuklar gibi eğlendi, ben fotoğrafladım. Yürüdük sonra Mardin’in dar sokaklarında.(FOTOĞRAF 3-4)

Daha önce bana ‘camaltı’ koleksiyonundan bahsetmişti Roni ama ciddi bir koleksiyoner olduğunu orada öğrendim. Beraber eski Mardin’de camaltı aradık. İki Şahmeran bulup aldık. Aldık derken Roni aldı, iyi de para verdi. Evindeki koleksiyondan birkaç fotoğraf gösterdi. İstanbul’a geldiğimde koleksiyonunu görmek üzere sözleştik. Roni camaltı ararken bütün şarapçılara da girdi, tattı, sevdiklerinden aldı. Hava çok sıcaktı artık serinlemek için dükkanlara girmeye başlamıştık. Bir ara elime karton bir bardak uzatıp, serinlersin dedi. Elim bardağa giderken gözlerindeki muzip gülümsemeyi farkettim ve geri çektim. Kahkasını attı ve ‘bana yazdır’ dedi. Elimi geri çekmesem, bardağı elime alsam dudaklarıma götürmeden önce dur diyeceğinden emindim.

Son yüz yüze görüşmemiz Mardin’de oldu. 2016’ya kadar e-mailleştik, telefonlaştık. Sonrasında ben Ordu’ya atandım ve irtibatımız koptu. Şimdi, içimde neden görüşmediğimizin acısıyla, neden aramadığımı düşünüp üzülerek öğrendim vefat haberini. Hastalığından haberim de olmamıştı.

Sinead O’CONNER’la ise tanışamadım maalesef. Çok ister miydim? Evet isterdim. İlk gençliğimde, oda kapımda sıfıra vurulmuş kafasıyla bir konser fotoğrafı asılıydı. Meydan okuyordu Sinead O’conner bunu hissediyordum ama kime kafa tuttuğunu, kime meydan okuduğunu daha sonra öğrenecek ve bu devrimci kadını daha çok sevecektim.

Müzik endüstrisine attığı çalım inanılmazdı. İrlanda’nın bağımsızlığını savunuyordu, işgalci İngilizlere kafa tutuyordu. Katolik kilisesinin, katolik papazların çocuk istismarcılığına yüksek sesle itiraz ediyor, konserinde Papa’nın fotoğrafını yırtacak kadar cesaret gösteriyordu.

2018 yılında Müslüman olduğunu duyduğumda ‘Herhalde! Başka ne olacaktı?’ diye geçirmiştim içimden. Müslüman olmadan önce de hem müziğini hem duruşunu seviyordum. Müslüman olduktan sonra daha başka sevdim. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Şüheda Davitt’in ruhuna Fatiha okuyalım.

Ve Roni! Adam gibi bir ateistti Roni. Gerçekten devrimci bir sosyalist görmek istiyorsanız ona bakabilirdiniz. Kemalizmle kirlenmemişti. Solcular gibi muhafazakar değildi. Hemen hemen hiçbir konuda önceden defansı yoktu. Konuşabilir ama anlaşamayabilirdiniz. Anlaşamadığımız ve asla anlaşamayacağımız bir çok konu vardı. Bu dostluğumuzu engellemezdi. Allah’a ya da başka bir dine inanmazdı. Toprağı bol olsun. Aradığına ama bulamadığına şahitlik ederim.



Hiç yorum yok:

tagore