DİN'LE DEĞİŞİK İLİŞKİLER -6 MANEVİ SİLAHLANMA CEMİYETİ -2
Manevi Silahlanma Cemiyetinin Türkiye
faaliyetlerini incelemeye başladığımızda karşımıza Bahriye Teğmeni Ömer Fevzi
MARDİN adı çıkıyor. Ömer Fevzi MARDİN Hamidiye Kruvazöründe görev yapan genç bir Bahriye
Teğmeni iken Nakşibendi tarikatına mensup Küçük Hüseyin Efendi ile tanışıp
tarikatın müntesibi oluyor. Daha sonra ise yarbay rütbesinde iken emekli olup dergahın
başına geçerek şeyh sıfatıyla posta oturuyor. Ömer Fevzi Mardin’in aynı zamanda
Türk sosyolojisinin en önemli isimlerinden birinin amcası olduğunu da
belirtelim.
Herhangi bir ilahiyat eğitimi olmayan ‘alaylı’
diyebileceğimiz ‘Taze Şeyh’ 1942 yılında kurduğu ‘İlahiyat Kültür Telifleri
Derneği’ ile ilginç ve hızlı bir biçimde ’Dinlerarası Diyalog’ çalışmalarına
başlıyor!
Nakşibendi şeyhi Ömer Fevzi Mardin’in Dinlerarası
diyalog çalışmalarında en büyük destekçisi ise tahmin edeceğimiz gibi Rahip Dr.
Frank BUCHMAN. Dr. Buchman’la Nakşibendi şeyhi Mardin’i bir araya getiren isim
ise gazeteci Ahmet Emin Yalman! Ahmet Emin Yalman Şeyh Mardin’i aynı dönemde
bir kişi ile daha tanıştırıyor: Fener Rum
Ortodoks Patriği Athenagoras. Daha sonra öğreniyoruz ki Fener Rum Patriği ile
Dr. BUCHMAN zaten tanışmakta ve görüşmektedir!
Bu tanışmanın ardından Şeyh Mardin 1949 yılında
İsviçre’ye giderek CAUX’ta dünyanın birçok ülkesinden ve birçok dininden din
adamlarıyla birlikte bir hafta boyunca eğitime tabi tutuluyor. Şeyh Mardin,
CAUX’ta aldığı eğitimden o kadar etkileniyor ki döndüğünde ‘İslamiyet ve
Ehli Kitap Ailesi’ adını verdiği bir kitap kaleme alıyor. Bu kitapta geçen
şu ifadeler Şeyh MARDİN’in yaşadıklarından ve aldığı eğitimden ne kadar etkilendiğini
göstermeye yeter:
"Müslümanlık devrinin
bugün faal görevlerini bu varlıklı, imkânlı millet olan Amerikalılar üzerine
almış bulunuyor. Çünkü Allah onları bu işe seçmiş, hazırlamış ve harekete
geçirmiştir."
Her şey nasıl aslına
rücu ederse diyalog, sevgi, barış gibi soft kavramlar için yapılan İsviçre’deki
toplantı da aslına rücu ediyor ve toplantı kısa süre içinde sola ve komünizme
karşı bir propaganda aracına dönüşüyor.
Amerikalı yazar Lawrence H. Shoup “Dış İlişkiler Konseyi (CFR) ve ABD Dış
Politikası” adlı kitabında ABD’nin Yeni Dünya Düzenini
biçimlendirmek amacıyla II. Dünya Savaşı’na CFR’nin yönetiminde girdiğini,
CFR’nin hemen yanı başında ise Moral
Re-Armement (Manevi Silahlanma) Derneğinin bulunduğunu
yazar. ‘Bu dernek 1920’li yılların sonlarına doğru Oxford Group olarak kurulan
Hıristiyan kökenli bir kuruluştu. Kağıt üzerindeyse kurucusu adı sanı o güne
kadar duyulmamış bir rahipti ama derneğin kasası ağzına kadar doluydu; ilk
kurulduğu yıllarda New York’ta muhteşem bir daireden, İsviçre’de bir şatodan
yönetiliyordu!’
Yurt dışında
alınan eğitimler, görüşmeler neticesinde Dr. Frank BUCHMAN’ın dinlerarası
diyalog/dinleri birleştirme projesinin Türkiye şubesi olarak Manevi Cihazlanma
Derneği Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin kurucularının hepsi Moral Re-Armement’ın
İsviçre’deki CAUX şatosunda eğitime alınmışlardı. Derneğin onursal başkanı
dönemin İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’dı. Derneğin en önemli özelliği
akıllara ziyan bir şekilde İslam karşıtı olmasıydı. Dernek, Aytunç Altındal’a
göre en büyük tehlike olarak nitelendirdiği İslam’a “ölümüne karşıydı”. Kurulduktan hemen sonra da alınması hiç kolay
olmayan ‘kamu yararına çalışan dernekler’ statüsüne Bakanlar Kurulu kararı ile kolayca
dahil edildi.
Evangelist, Hitler’ci, Komünizm
düşmanı Frank BUCHMAN, tüm dinlerin önderlerini Amerikan işbirliğinde
birleştirip Komünizme ve Sovyetlere düşman çizgide tutmakla görevliydi. Bu
amaçla Dinler Arası Diyalog düşüncesini bir CIA projesi olarak Fener Rum
Ortodoks Patriği Athenagoras ve Arusi tarikatı şeyhi Ömer Fevzi MARDİN’le
çalıştı. Rauf Orbay'ın emrinde deniz subayı olan Ömer Fevzi Mardin, Şerif
Mardin'in amcasıydı ve şeyhliğini 1930'da ölen Küçük Hüseyin Efendi'den
devralmıştı. Arusi'liği daha çok Amerika Büyükelçisi Münir Ertegün, Rauf Orbay,
Fevzi Çakmak gibi askerler ve bürokratlar arasında yaydı. Türkiye, ilgisi
olmayan kimsenin tanımadığı Küçük Hüseyin Efendi ismini on yıllar sonra bir
cinayet haberi ile duyacaktı. Habere göre 25 Ağustos 2001 tarihinde Üzeyir
Garih, bir sabah erken vakitte ziyaret ettiği Küçük Hüseyin Efendinin mezarı
önünde bıçaklanarak öldürülmüştü!
Şeyh Mardin dinler arası
diyalogcu olduğu için mi BUCHMAN kancayı ona taktı yoksa BUCHMAN etkisiyle mi
dinlerarası diyalogcu oldu bilinmez. Ama bildiğimiz bir şey varsa Arusi Şeyhi
Mardin devlet görevi yapmakta olan subay ve bürokrat müritleriyle, tüm dinleri
Amerikan güdümünde toplayıp Sovyetler'e düşman etmekle görevli Frank Buchman
tarafından ilki 1948 yılında olmak üzere Manevi Silahlanma Cemiyeti merkezinde,
CAUX şatosunda defalarca eğitilmişti.
Komünizme karşı bütün
dinleri örgütlemeye çalışan Amerika, özellikle Müslümanları ikna etmenin kolay
olmayacağını biliyordu. Arusi şeyhi MARDİN bunun da bir kolay yolunu buldu.
Dönemin Amerikan Başkanı ROOSEVELT’in Müslüman olduğunu açıkladı! Bu eski bir
numaraydı. Daha önce Türkiyeli Müslümanlara Alman İmparatoru 2. WİLLHELM’in
‘hacı’ olduğu söylenmiş, Adolf Hitler’in ‘Haydar’, Mussolini’nin ise Musa Nili
adlı Müslümanlar olduğu ifade edilmişti. Eva PERON’un (Arjantin devlet
başkanının eşi) sağlığına kavuşması için Şişli camiinde mevlit okutan Şeyh
MARDİN’in ROOSEVELT’i Müslüman yapması bu duruma zaten alışkın olan Türk’ler
için çok da şaşırtıcı olmazdı!
Arusi Şeyhi Erbil’e göre
ise ROOSEVELT’in Müslümanlık hikayesi şöyleydi:
"ABD'nin suikaste
uğrayan başkanlarından Franklin Roosevelt'i öldürmek niyetiyle üzerine elli
dört veya elli beş santim mesafeden suikastçinin sıkmış olduğu beş kurşun
biiznillah re'sen
himmetiyle hedef değiştirmiş ve bu suikastten Roosevelt böylece kurtulmuştur. Çünkü Tarikat-i Nakşiye'den meşhur Küçük Hüseyin
Efendi Hazretleri dervişanından Washington Büyükelçimiz rahmetli Münir
Ertegün vasıtasıyla Roosevelt'i himayesine almış; onun gizlice İslamiyet'le
müşerref olmasına vesile-i rahmet olmuştur. (Gayri Müslimler için
de mevlit okunacağını Eva Peron için
Şişli Camii'nde mevlit okutarak onaylayan Arusi Şeyhi) Ömer Fevzi Mardin, Müslüman, Musevi ve İsevi olmak üzere insanları üç
koldan irşat etmişlerdir. Zira bu ulu zat Veli-yi Mürşid-i Ekber'dir, Şeriflerine bir misal olarak Tarikat-i Nakşiye'den meşhur Küçük Hüseyin Efendi Hazretleri'nin
dervişanından Washington Büyükelçimiz Münir Ertegün Rahmetullah-ı
Vasia vasıtasıyla Amerika Başkanlarından rahmetli Roosevelt'in gizlice İslamiyet'le müşerref olmasını zikredebiliriz.
"
Her Müslüman olan gayrimüslim
devlet liderinin ardından olduğu gibi Roosevelt’in Müslümanlığının ardından da
Müslüman Türk askerinin emperyalist Hristiyanlar adına savaşa gönderilmesi
adettendi! Arusi şeyhi Mardin, ROOSVEELT’i Müslüman yapar yapmaz Türk askerinin Kore’ye gönderilmesini savunan bir kitap yazdı: "Kore Savaşı’na
Katılmamızda Dini ve Siyasi Zaruret." Bir süre sonra Türk askeri Kore’de
aktif görev alacaktı.
Arusi şeyhi Mardin’in bu
örgüt ve tarikata bağlılığı akıl alır gibi değildi. Adeta örgütü taparcasına
kutsuyor, örgütü günahsız bir yapı olarak aşkla savunuyordu. İlk katıldığı CAUX
eğitiminden sonra örgüte ilişkin görüşlerini şöyle anlatıyordu:
‘Bayrak birleşme simgesidir. Yüksek bir
amaç için birleşen insanların bayrakları da yüksek bir anlam ifade eder... Söz
konusu bayrak, herhangi bir topluluğun ya da ulusun özel bayrağı olmayıp Hazreti Davut'un kelamında belirttiği
gibi, Allah adına zavallıları korumak için açılacak genel bir bayraktır.
Ve bunun
altına Allah gayreti duyan her iyi insan gelecek ve yardım için işbirliği
edecektir. Bunun canlı
örneği 30 yıldır dünyada yaşamakta olup milyonlarca yardımcısı
bulunan böyle bir grubun adı (Moral
Re-Arrnement: Ahlaki Seferberlik) grubudur.
Bizim gazetelerde çoğu kez bu ad Manevi Silahlanma diye
geçmektedir. Amerikalı Doktor
Frank Buchman, bir Pazar günü İngiltere'de Oxford üniversitesi yakınında bir köy
kilisesinde ibadetini ederken, bu esas fikrin ilhamını Allah'tan almış,
ağlayarak Oxford üniversitesindeki tanıdıklarına anlatmaya gitmiş,
karşısına çıkan öğretmen ve öğrencilerden oluşan sekiz kişilik bir
topluluk Frank Buchman'ın
çevresinde birleşmişler ve dünyayı acılardan kurtarmak için uluslararası bir işbirliği grubunun temelini
atmışlar ve çatısına manevi bayrağı çekmişler. Bugün bu kuruluş İsviçre'de Caux
ilçesinde binden çok odalı bir kuruma sahip ve her zaman aynı
kutsal amaçla birbiriyle iletişim kurarak görüşmeye gelip konuk olan dünyanın bütün uluslarından bireylerle meşguldür. Bu
kuruluş, Birleşmiş Milletler örgütünün temelidir. Birleşmiş Milletler'de
delegeler devletleri temsil ediyorlar; Caux'dakiler doğrudan doğruya milletleri... Caux'a gelen temsilciler aynı zamanda koşulları tam
değişmez ahlak ilkelerine uymak üzere ahitleşmiş, sözleşmiş kimselerden
oluştuğu için, resmi (Birleşmiş Milletler) örgütündeki delegelerin sözlerine
ruh veriyor, manevi destek sağlıyorlar. Ahlaki Seferberlik (Moral
Re-Armement) üyeleri, Allah
işçileri, Allah'a teslimiyet ilkesiyle silahlanır ve donanırlar... Tek çarenin
iman ve ahlak olduğuna inanmışlardır.’
Şeyh Mardin’in kutsadığı
CAUX şatosunda dalgalanan bayraklardan biri haçlı bayrağı diğeri ve daha üstte
olanı ise 12 havarinin güneşten çıkan 12 okla simgelendiği Moon tarikatının
bayrağıdır. Bu bayrak daha sonra dinleri birleştirme ve diyalog projesinin
simgesi haline gelecektir.
Şeyh Ömer Fevzi Mardin,
Amerika'yı İslam'ın Önderi Ve Mesih İlan Ediyor
Şeyh Mardin CAUX’ta kendine verilen görevleri büyük bir sadakatle yerine
getiriyordu. Şimdi sırada Amerika’yı İslam’ın önderi ve Mesih ilan etmek vardı!
6 Eylül 1949 tarihinde yazdığı bir mektupta ‘Müslümanlığın görevlerini de
Amerika'nın üstlenmiş olduğunu ve Allah'ın
Amerika'yı bu iş için seçtiğini duyurdu’:
‘Yeryüzünde barış ve insanların kurtuluşu işini
Amerika üzerine almış, Allah'ın birlik bayrağını çekerek milletlerin
kurtuluşuna çalışıyor. Yeryüzünü Allah'ın
melekûtuna hazırlıyor; harekâtına İlahi
İdeal, insanlık çabası egemen olmuş, bütün varlığıyla çalışıyor; Allah da onu
ne güzel onaylıyor! Her adımda varlığını artırıyor, ona dünya ölçüsünde İlahi
hizmete olanak yaratıyor. Amerikalıların
yalnızca kalbine kuvvet, başlarına aklıselim, düşüncelerine isabet vermiyor,
her şeylerine bereket veriyor, her işlerine başarı veriyor. Allah'a hür bir
kul olarak hizmet için, evini, barkını, bahçesini, doğup büyüdüğü yerleri,
çocukluğundan beri sevdiği ve alıştığı çevreyi terk ederek vahşi ıssız çöllere
göç eden, dünyanın öte ucuna kadar gitmeyi göze alan Amerikalılardır ki hala o İlahi
gayretle bu manevi ve insani görevleri yerine getirmek için sınırsız
fedakârlıkları göze alabiliyor. İlk yükselen azim ruhu, bugün dahi hiç
eksilmeden bozulmadan aynı manevi kuvveti, aynı fedakârlığı, aynı feragati,
aynı Hakseverliği, aynı Hakperestliği koruyor ve ortaya koyuyor. Yani Müslümanlık devrinin bugün faal görevlerini bu varlıklı, imkânlı millet
Amerikalılar üzerine almış bulunuyor. Çünkü Allah onları bu işe seçmiş, hazırlamış ve harekete
geçirmiştir. Babü'den dünyaya yayılmak için dağılan ırklar sanki Allah'a hizmet için
Amerika'da buluşuyor ve en özgür demokrat koşullar içinde birleşiyor. Allah
artırsın ve Allah onları korusun diye her mü'min Amerikalılara duacı, dünyanın önemli bir bölüm
insanlarını analar gibi emziren,
kucağında ısıtan, teselli ve ümit veren, dünyanın dert ortağı Amerikalılara her
insan yürekten duacı.’
Amerika’yı İslam’ın önderi ve Mesih ilan eden Arusi şeyhine edebi destek
ise ilginç bir isimden gelecekti. Kimilerine göre bir dönemin büyük Türkçüsü,
daha sonrasında ise devrin en önemli Kemalistlerinden biri olan Enis Behiç
KORYÜREK sevdasını dizelere dökerek Varidatı Süleyman adlı ‘kutsal’ kitabında
şöyle söyleyecekti:
"Ey Güzel Mesih,
perişan olmuş dünyanın tek süsü
Viran olmuş dünyada
yoksullar için nimet
Güzel yüzünde senin kim
leke görmüş,
Sen Musevileri İncil'e
davet ettin
Ey Güzel Mesih,
yükselişinle gökleri açtın
Ey Güzel Mesih, Yahudileri aşkına yandır
İslam Birliği doğrultusunda herkesi birleştir."
Arusi Şeyhi bütün hazırlıklarını yapmış, etrafını hazırlamış ve eğitmiş,
hem asker, hem bürokrat, hem sanatçılardan kurulu bir örgüt inşa etmişti.
Bundan sonra yapılacak iş ise Türklerin yeni peygamberini ve yeni kutsal
kitabını ilan etmeye gelmişti!
(Devam Edecek)
KAYNAKLAR / ATIFLAR
(https://eksisozluk.com/frank-buchman--2314026)
https://www.deutschland.de/tr/topic/politika/dini-aktorler-catisma-durumlarini-nasil-azaltabilirler
https://www.hurriyet.com.tr/endise-verici-nufuza-sahip-bir-cemaat-in-hik-yesi-11514084
https://www.angelfire.com/misyonersavar/mis4c.html
https://www.star.com.tr/yazar/gul-ve-hacin-turkiye-kolu-manevi-cihazlanma-dernegi-yazi-1120923/
https://www.medyamit.com/derin-haber/masonlar-nurculari-nasil-kullandi/1937
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,4157
http://isamveri.org/pdfdrg/D171452/2007/2007_BUYUKERK.pdf
Büyük Doğu, 19 İkinci
teşrin / Kasım 1943, sayı 10)
https://hertaraf.com/koseyazisi-ustun-bol-dinle-degisik-iliskiler-6-manevi-silahlanma-cemiyeti-2504
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder