23 Temmuz 2009 Perşembe

EZRA NAWİ

Ezra NAWİ adını çoğunuz hiç duymamış olmalı.
Bir kısmınız belki bir kulak aşinalığına sahip sadece.
Rachel Corrie adını ise, Müslüman hassasiyetine sahip olalım veya olmayalım
hepimiz biliyoruz oysa!
Neden?
Rachel öldü çünkü!
Her “ölü sevici” toplumda olduğu gibi, Rachel’de adını ölerek kazıdı toplumsal hafızalara.

Hrant Dink’i düşünün şimdi.
Ölüsünü, dirisinden daha makbul kabul etmedik mi?
Oysa yaşarken bir değerdi, Hrant DİNK.
Ermeni olmasından, yazar olmasından öte bir değer.
İnsandı Hrant DİNK ve sadece bunun için yaşamalıydı.

Muhsin Yazıcıoğlu mesela.
Otuz yıllık bir mücadelenin sonucunda sırf öldüğü için bir il belediye
başkanlığı kazanabildi partisi.
Hrant Dink, Yazıcıoğlundan; Yazıcıoğlu Hrant Dink’ten hoşlanmazdı muhtemelen.
Ama ne gariptir ki her ikisi de toplumun aynı ölü sevicilik oyununun figüranları oluverdiler.

Hrant Dink’e sosyal faşizm adına salya akıtan köşe yazarı takımı
ölümünün ardından nasılda sahte gözyaşları akıttı.
Yazıcıoğlu’nun vefatı da başta siyasi rakipleri olmak üzere bütün kökten düşmanları
açısından timsah gözyaşları resitaline dönmüştü.

Ve şimdi Ezra Nawi…
Ezra Nawi Irak doğumlu bir Yahudi!
Suçu: bir siyonist askeri buldozerinin Güney El Halil bölgesindeki Um El Hir’de bulunan Filistinli yerleşimcilerin evlerini yıkmasını engellemeyi denemek.
Ezra Nawi bu deneme nedeniyle siyonist güçlerce tutuklanıyor ve sözde mahkeme 2007’de gerçekleşen bir saldırıyla bağlantılı olduğu gerekçesiyle Nawi’yi suçlu buluyor.
Eğer uluslar arası müdahale ve kamuoyu baskısı olmazsa NAWİ temmuz ayı içerisinde hapse girecek.

Ezra Nawi Siyonist rejimin muhalefeti nedeniyle cezalandırdığı ilk ırkdaşı değil!
İsrailli bir Yahudi olan Tali Fahima’da(1) Filistinlileri anlamaya çalıştığı ve gerektiğinde Filistinliler için canlı kalkan olabileceğini açıkladığı için yargılanmadan üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştı…
Tali Fahima’nın başına gelenler Ezra Nawi’nin yargılanma süreci hakkında ipucu verebilir bize...


İşgal edilmiş topraklarda Yahudi yönetimine isyan bayrağı açan, askerlik yapmayı reddeden, askerliği kabul etse bile savaşmayı kabul etmeyen ve fakat sürekli baskı altında tutulan azımsanamayacak bir kitle var.

İşgal yönetimi şimdilik baskı ve ceza yöntemiyle hem uluslar arası kamuoyunu yanıltabiliyor, hem de iç baskıyı sindirebiliyor.
Ancak bu baskıcı tutumun daha ne kadar işe yarayacağı tartışılır.

Ezra Nawi sorununda kafaları karıştıran bir başka konu ise, insan hakları savunucularının Ezra Nawi’yi savunurken kullandıkları dil ve mücadelenin sunuluş şekli.
Avrupa’da yürütülen Ezra Nawi’ye özgürlük kampanyalarında ve kampanyaların yazılı metinlerinde “eşcinsel” vurgusuna özel bir yer veriliyor.
Ezra Nawi’nin cinsiyet kavramına bakışı ile takındığı tavır arasında bir ilişki yok.
Nawi eşcinsel olduğu için Filistinlilere destek vermiş değil.
Bir Vicdani sorumluluğun neticesi bu.

O halde her iki satırda bir Ezra Nawi’nin arızi durumuna vurgu yapılmasının ve bütün kampanya ve propagandanın bu eksende yürütülmesinin ne anlamı olabilir?
Hemen söyleyelim: Ezra Nawi üzerinden “eşcinsellik” kavramına legal bir alan oluşturmak!
Bu nereden bakarsanız bakın ahlaksızca bir yaklaşım.
Zira Filistinde yaşanan insan hakları ihlallerini eşcinselleri akredite etmek için kullanma çabası hiçbir ahlaki kriterle tevil edilemez.

Öte yandan bu tarz kapitalist/pazarlamacı yaklaşımlarla kampanyalar sürdürülüyor diye Ezra Nawi’nin cezaevine girmesine de razı olacak değiliz.

Ölü sevicilerle aranızda bu kadar da fark olsun artık…

Cyrano de Bergerac
10.07.2009




(1) Tali Fahima hakkında bakınız. http://www.mazlumderistanbul.org/default.asp?sayfa=makale_detay&makale=13

Hiç yorum yok:

tagore