26 Nisan 2021 Pazartesi

 

SEYFETTİN KARAHOCAGİL’E BİR VEFA DENEMESİ



 

1940 Yılında Erzurum’un Oltu ilçesinde dünyaya gelen şair Seyfettin Karahocagil, okulsuz öğretmensiz bir köyde ilk eğitimini, her alanda önderim diye tarif ettiği ağabeyi Selahattin Karahocagil’den aldı. Daha okula başlamadan okuma yazmayı ve dört işlem yapmayı okullu yaşıtlarından daha iyi öğrenmişti. İlkokula kaydedildikten sonra ise 15’er gün arayla üç sınıf atlayarak 4. sınıfa kadar yükseldi.

Bir yandan ilkokul öğretimi alırken diğer taraftan müftü olan Ağabeyinden sıkı bir dini eğitim aldı. İlkokulu bitirdikten sonra Köy Enstitüleri sınavını kazanarak 1953’te daha sonra öğretmen okulu olacak olan Pulur Köy Enstitüsüne yazıldı. Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra mesleğini 35 yıl boyunca aralıksız olarak ilk günkü heyecan ve aşk ile sürdürdü. Sayısız öğrenci yetiştiren Karahocagil bu süre boyunca dönemin imkânsızlıklarına rağmen kâh elinde sazı ile söyleyerek kâh kendi yazdığı tiyatro oyunlarında öğrencileriyle oynayarak çocuklarına mazeret değil imkânlar üretti. İdealist bir öğretmen olarak başladığı mesleğini idealizminden ödün vermeden emekliliğine kadar sürdürdü.

İlk görev yeri Van’da, daha sonra Erzurum’da okula gönderilmeyen özellikle kız çocukları için kapı kapı dolaşıp bir yandan ailelerini ikna etmeye çalışırken; diğer yandan tek bir kelime Türkçe bilmeyen çocuklarla sözleşiyordu. Şöyle diyordu bu söz’leşmede; ‘Çocuklar, okul bittiğinde ben Kürtçe öğrenmiş olacağım, siz de Türkçe öğreneceksiniz, söz mü?’ Dolu dolu idealizm ile yaşadığı öğretmenlik yıllarında edindiği tecrübe, gözlem ve düşüncelerini daha sonra Milli Gazete’de, Milli Eğitim Politikaları başlığıyla makaleleştirdi.

İlk şiir ve yazılarını Ortadoğu, Bizim Anadolu, Tercüman ve Milli Gazete gibi gazetelerde yayımlayan Karahocagil, hayatının dönüm noktalarına karşılık gelen bu yazı serüvenini daha sonra ‘üç evre’ olarak tanımlayacaktı. ‘Kendim okudum kendim yazdım’ dediği ilk gençlik evresinde yazdıklarından kayda değer birkaç şiir dışında geri kalanlarını reddetti.

‘Milli ve ülkücü’ dönem dediği hayatının ikinci evresini ‘sıkı bir tarafgirlik’ evresi olarak tarif ederek az sayıda yazı ve şiir dışında bu döneme ait birçok eserini de kitaplarında dışarıda bıraktı.

Birinci evrem dediği dönemde kaleme aldığı ve şarkı sözü olarak yazıp bestelediği BAHTIŞEN Şiiri (https://www.antoloji.com/bahtisen-sarki-sozu-siiri/) bestekar sanatçı Osman AKBAŞ tarafından aslına uygun olarak yeniden düzenlendi. Osman AKBAŞ tarafından bestelenen iki şiiri (ALLAH ÖYLE BİR YAR Kİ: https://www.antoloji.com/allah-oyle-bir-yar-ki-siiri/ ve BEN ALLAH DERİM: https://www.antoloji.com/ben-allah-derim-bestelendi-2-siiri/) daha bulunan Karahocagil’in Şiirlerinin bestelenme çalışmaları halen Amasyalı bestekâr sanatçılar Ahmet Hakkı TURABİ, Fatih KOCA, Aslan DEMİR ve Osman AKBAŞ tarafından sürdürülmektedir.

Hayatının ikinci evresine ait olan ve 1974 Kıbrıs harekatı sırasında yazdığı, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir mitinginde okumasıyla gündeme gelen ‘Vur Mehmedim’ şiiri popülerlik anlamında en bilinen şiiri hüviyetindedir.

Onun asıl, yazı ve şiir serüvenine karşılık gelen evresi, 3. evre olarak nitelediği ‘Kainatı Okuma’ evresidir. Bu döneme ait şiirlerini Yunuslaşan Yürekle (2017) ve Karahoca Divanı (2020-Temmuz yayınları) kitaplarında toplamıştır. Ancak bu evre onun çocukluk ve ilk gençlik yıllarından da izler taşımaktadır.

Daha küçük bir çocukken karşılaştığı ozanların sazlı sözlü nağmeleri, gençliğinde bir kısmının sesine, bir kısmınınsa sözüne aşina olduğu Aşık Sümmani, Aşık Şenliği, Aşık Reyhani, Aşık Nurhani gibi aşıklık geleneğinin önemli isimleri Şair Karahocagil’in hayatında önemli köşe taşlarıdır. Daha sonrasında ise “Ben asıl okulu o kütüphanede bitirdim” diyeceği öğretmen okulunun kütüphanesinde tanıştığı Yunus Emre, Aşık Veysel, Mevlana gibi büyük isimler ise fikir ve şiir dünyasını ondan habersiz çoktan örmeye başlamıştır.

Hiçbir şairin düşünce ve şiiri birbirinden bağımsız olamayacağı gibi Seyfettin Karahocagil’in hayatının üçüncü evresi de şiir ve düşüncesinde mündemiç bir dönemdir. Bir yandan amaç ve anlam üzerine şiirini kuran, estetiğin yanında din ve ahlak vurgusunu esas alan şair aynı anda politik düzleminde de değişikliğe gitmiştir. Necmettin Erbakan’la tanışmasıyla başlayan ve Milli Nizam Partisinden Refah Partisine, Refah Partisinden sonra ise hareketin evrilen çizgisinde ölümüne kadar süren bir yoldaşlık hikayesidir bu.

 

O yaşam felsefesini ‘İnsanın bilmesi gereken altı şey vardır. Ne yaptım, neden yaptım, nasıl yaptım, nerede yaptım, ne zaman yaptım ve kim için yaptım.’  Şeklinde özetlerken; geride bıraktığı iki şiir kitabına kılavuz olan poetikasını kendi kalemiyle şöyle ifade etmektedir: ‘İnsanı insan yapan ve diğer mahlukattan üstün kılan düşünebilen akıldır. Akıl bir inançla buluşmazsa zulmün kaynağı olur. O inanç bir ihlasla güçlenmezse yıkılır. O ihlasta şuurla donatılmazsa hedefe varmaz.

Yani insan aklıyla insandır. Akıl inançla adil olur. İnanç ihlasla kemale erer. Şuurla da hedefe varır. Bir hedef varsa maksat var demektir. Maksat varsa şuur var demektir. Şuur varsa bir inanç ve o inanç üzerinde bir düşünce ve akıl vardır.’

İdealist bir öğretmen olarak sırtlandığı hayat yolculuğunu, şair olarak payelendiren, kulluk yolculuğunun üçüncü evresinde İslamcılık ile taçlandıran Seyfettin Karahocagil dolu dolu yaşanmış bir ömür ve hoş bir sada bıraktı geride. Ruhu şad olsun.

 

https://hertaraf.com/haber-seyfettin-karahocagil-e-bir-vefa-denemesi-ustun-bol-6376

 

Hiç yorum yok:

tagore