15 Ekim 2010 Cuma

Üniversiteler Yetmez




İki hafta kadar önce MAZLUMDER Genel Başkanı ve beraberindekiler Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU ve CHP Milletvekili Haluk KOÇ ile CHP genel merkezinde bir saate yakın Kürt sorununu ve başörtüsü sorununu konuştular.

Görüşmeye hiçbir basın mensubunun alınmaması, parti fotoğrafçısının bile görüşmeyi fotoğraflamaması ilginçti.
Muhtemelen CHP yönetimi İslamcı bir örgütün Başörtüsü ve Kürt sorununa ilişkin taleplerini kendi çatısı altında kamuoyuyla paylaşacak olmasından korktu!

KILIÇDAROĞLU her ne kadar değişim taraftarı olsa da “Beyaz Türk”lerin CHP içinde ipleri tam olarak teslim etmediği bir gerçek. Öte yandan Alevi ve Kürt’te olsa KILIÇDAROĞLU’nun bir yanında da “Beyaz Türk” bir damar olduğunu unutmamalıyız.

Nereden biliyoruz? CHP Genel Başkanının başörtüsüne ilişkin her söz alışımızda “Sencer Hoca çalışıyor” demesinden biliyoruz. Kürt sorununa ilişkin her sözümüze “Haluk bey bölgeden daha yeni döndü, çalışıyoruz” demesinden biliyoruz.

Bu görüşmeden birkaç gün sonra ortaya çıkan İran ve Pakistan modeli çözüm önerileri Sencer hoca tavrını da, görüşmenin basına kapalı yapılmasını da açıklıyor aslında. Diğer yandan Kürt sorununa ilişkin MAZLUMDER taleplerini de CHP yönetiminin sindiremediği aşikâr!

Kürt sorununu şimdilik bir kenara bırakırsak başörtüsü sorununda baş döndürücü bir hızla gelişmeler yaşanıyor.
YÖK’nun İstanbul Üniversitesine yazdığı yazıyla başlayan ve diğer üniversitelerde başörtülü öğrencilerin ısrarlı talepleriyle genişleyen bir rahatlama gözleniyor. Bu hız elbette bazı yanlış okumaları da beraberinde getiriyor.

Öncelikle yasal açıdan dünle bugün arasında hiçbir fark olmadığını, yasalar açısından dün yasak olmadığı gibi bugünde bir yasak olmadığını belirtmeliyiz.

YÖK’ün yasağı kaldırdığı şeklindeki beyanların doğru olmadığının altını çizmeliyiz. Zira YÖK anayasa ve yasalarda bulunmayan bir yasak koyamayacağı gibi, olmayan bir yasağı da kaldıramaz.

Yaşanan, fiili durumun başka bir fiili durumla yenilenmesinden ibarettir.
Elbette üniversitelerde başörtüsü sorununun azalması sevindiricidir. Ancak sorunun sadece üniversitelerde yaşandığı gibi bir algıdan da uzak durmalı ve bütün alanlarıyla yasağa karşı çıkmalıyız.

CHP üniversitelerde yasağı kaldırmak konusunda –her ne kadar cılız itirazlar olsa da- sessiz bir destek veriyor. Ancak ön şart olarak da “hizmet alan-hizmet veren” ayrımına vurgu yapıyor.

Öğrencilerin hizmet aldığı ve bu nedenle -vergi dairesinde tahsilat yaparken başörtüsüz mükellef şartı aranmadığı gibi- üniversitelerde başörtüsüz olma şartı aranmayacağını söylüyor. Ancak, çalışma hayatında “hizmet veren”lerin başörtülü olamayacağına dair kesin bir kırmızı çizgi çiziyor.

AK Parti yönetimi ise seçimlere bir yıldan az bir süre kala “hizmet alan-hizmet veren” ayrımına sıcak bakıyor. Her ne kadar Başbakan “Kamusal alan diye bir şey uydurdular” dese de pazarlıklarda AK Parti razı edilmiş gibi.
Hizmet alana serbest, hizmet verene yasak!

Seçimlerin hemen ardından yeni anayasa çalışmalarının başlayacağı düşünüldüğünde bu fiili durumun yeni sakıncalar doğuracağı da anlaşılıyor.

Zira üniversitelerde yasağın fiilen ortadan kalkması anayasaya kılık kıyafetle ilgili düzenlemenin girmemesi anlamına gelebilir. Öyle ya olmayan bir yasak için neden anayasal düzenleme yapılsın!

CHP’nin seçim sonrası en önemli argümanı bu olacak. Başörtüsüne karşı çıkmak yerine yasağın olmadığını ve AKP’nin pirim yapmak için başörtüsüne dolandığını iddia etmek…

Yasağı sadece üniversitelerle sınırlı kabul etmek gibi bir yanılgıdan uzak durmalıyız. AK Partinin veya CHP’nin üzerinde mutabakata varacağı üniversitelerde başörtüsü çözümünün dönemsel olacağını ve YÖK yönetimine bağlı olarak şartların değişeceğini unutmamalıyız.

Anayasa’da mutlaka başörtüsüne ilişkin bir düzenleme yapılmasını sağlamak zorundayız. Fiili durumdan vazife çıkararak anayasal düzenlemeden kaçınan herkesi, hangi partiden olursa olsun rahat bırakmamalıyız.

İktidarın ben çözdüm sarhoşluğuna uzak olduğumuz gibi, muhalefet partilerinin gizli gündemlerine karşı da uyanık olmalıyız. Üniversitelerde yasağı gevşetirken kamuda tamamen yasaklayacak bir düzenlemenin veya fiili durumun karşısında olmalıyız.
Başörtüsü sorunu bu ülkenin vicdan sorunudur. Başı örtülü veya değil bütün vicdan sahipleri yasağa tavır almadan hiçbirimiz, hiçbir zaman özgür olamayız. Ve belki de bu yüzden başörtüsü sorunu öncelikle başı açıkların sorunudur. Vicdan sahibi başı açıkların…

Hiç yorum yok:

tagore