19 Ocak 2010 Salı

1417 Sadece Bir Sayı Değil!




Filistin günleri adında bir google gurubumuz var.
27 Aralıkta bu gurup ve Mazlumder Ankara’dan müteşekkil kaliteli bir ekiple “Filistin Günleri”ni düzenlemiştik. (www.filistingunleri.org)
Hemen ardından Zülfiye’de katıldı guruba…
Londra’da Trafalgar meydanında yapılacak bir eylemden söz ediyordu.
Daha terimiz bile soğumamıştı.
Ne yalan söyleyeyim, “Bizde eş zamanlı Ankara’da yapalım” derken korkuyordum içten içe…
Ben daha Türkiye’de de yapalım der demez herkes büyük bir hevesle atladı meselenin üzerine…
Aslında bu da korkulması gereken bir şeydi.
Bir haftadan az bir süremiz vardı.
Londra haftalardır hazırlanıyordu bu eyleme.
Özlem Ekşi bir gecede bloğumuzu kurdu, birkaç saatte bildirilerimizi tasarladı…
Emine ve Mukaddes toptancıdan kumaş alıp 100 adet kefen biçtiler bir çırpıda!
Funda Tuğrul basın açıklamamızın sahibiydi.
Onun yazdıklarından yola çıkarak ve Londra’dan ilham alarak yürüdük Ankara sokaklarında!
Elimizde bolca fotoğraf, geçtiğimiz yıl Gazze saldırılarında rahmete eren yüz çocuğumuzun hayat hikayeleri ve fotoğrafları…
Lolipoplar, kefiyeler, Filistin atkıları…
Ve belki en dikkat çekeni….
Rahmetlik yüz çocuğumuzun fotoğraflarından oluşan pankart…
Bir haftadan az süre vardı ama gece uyumayan dostları da vardı Filistin’in…
Ankara hazırlıkları tam bitmişken Özlem Yağız’ın ve Zülfiye’nin tahrikleri ile bir anda İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Afyon ve Kütahya’ya sıçradı bindörtyüzonyedi eylemi…
Tam bitti diye sevinirken ve gözlerimi yatağa gidinceye kadar açık kalmaya ikna etmeye çalışırken oldu bütün bunlar.
Ve yeniden kurulduk bilgisayarların başına…
Bindörtyüzonyedi kişinin teker teker isimlerini, cinsiyetlerini, yaşlarını, mesleklerini bulduk…
Tam seksen sayfa tutuyordu isimlerin sadece çıktıları…
Gecenin birvaktiydi…
Ve helikopter kiralamaktan bahsediyordu arkadaşlar…
Kaça kiralanırdı, kimlerden izin alınması gerekirdi…
Asıl o zaman korktum işte…
Gözlerimi ellerimle ovuşturup yazılanların gerçek olup olmadığına bir daha baktım…
Ben kimim, kim bunlar diye düşündüm…
Yok artık!
Helikopter kiralayamadık sonuçta ama yine yaptık yapacağımızı…
Karaköy, Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş iskelelerinde kocaman pankartlar açtırdık…
Hem de her vapur gelişinde…
Hızlarını alamayan arkadaşlar Levent’e gidip İsrail elçiliği önünde de açtılar pankartlarını…
Emniyette birkaç saat misafir edilmek pahasına…
Londra’nın da Ankara’nında, İstanbul’unda diğer illerinde tekbir derdi vardı…
Kimi zaman yağmur altında, kuru ayazda…
Kimi zaman sert lodosa karşı bir rıhtım başında…
“Bindörtyüzonyedi sadece bir sayı değil” demek içindi.
Bindörtyüzonyedi hayata kıyıldı çok değil bir sene önce…
Hemen yanıbaşımızdaki topraklarda…
Bugüne değin binlerce bindörtyüzonyedi hayata son verildi Filistin topraklarında…
Hiç unutmayalım diye…
Hiç unutturmayalım diye bunca uğraşı…

Sadece bu kadar değildi elbette…
Başka kahramanları da vardı bindörtyüzonyedi eyleminin…
Mine, Bilge, Soner, Ayşenur, Gökhan, Ankara’dan Şeyma, Kayseri’den Şeyma…
Afyon’un, Kütahya’nın, Kocaeli’nin, Sakarya’nın diğer Şeymaları, diğer Ayşeleri, diğer Gökhanları ve diğerleri…
Ve diğer “diğerler”…

Unutmak felakettir çünkü…

Hiç yorum yok:

tagore