6 Nisan 2009 Pazartesi

yeryüzü’ne, isyan’a, eylem’e ve aşk’a…

yeryüzü’ne…

aklıma ilk gelen ve nedense hiç gözlerimin önünden gitmeyen bir sahne,
ne zaman Kudüs dese nurettin şirin, içimde acıyan bir yerler var.
söylemesi ne kolay, sadece ilk kıble değil, “başkentler başkenti”dir Kudüs.

herkesin bir ana dili, bir kültür dili, birde resmi dili olurmuş.
başkentler için de geçerliyse bu söz, ben bütün başkent haklarımı Kudüs için kullanıyorum.
portakal bahçelerinden, limon ağaçlarına siyonist lekesi taşısa da ülkemin toprakları…
tecrit edilse de metrelerce yükseklikte, beton duvarlarla…

o sahne demiştim ya…
işgalci askerlerin bir tarlada,
taşlarla kollarını kırdığı Filistinliler gelir hep aklıma…
şimdi o çocuklar büyümüş müdür, sağ mıdır hala…

dünya yerinde durdukça ve insan var oldukça vicdanıyla…
yeryüzü özgür Filistin’e gebe…
isyanın diyarına…

isyan’a…

bilerek isyan, teslim olarak…
insana dair bütün suçlar benim.
inkar yok aklımda, eskiden olsa belki reddederdim.
kolluk güçleri, korkuturdu belki: Rachel’i görmeseydim.
Rachel’den utanç kaldı sadece bana.

eylem’e...

güvenli kentlerde, sokaklarda yürümek…
elçilik önlerinde veya cuma namazı sonrasında…
beyazıt’ta…
ablukaya almak işgalcinin elçiliğini.
bağırmak, sövmek, kendinden geçmek ve yakmak alçakların bayrağını.
tatlı sularda kürek çekmek, yelken açmak başka emin limanlara.
oysa yaşamak, eylem Gazze’de…
sağ salim yürümek ve meydan okumak hayata…
hiçbir eylem hayata meydan okumak kadar güçlü değil.
ve eylem Gazze’de yaşamak aslında.

aşk’a…

ve siyah aşk…
kırmızı…
ve beyaz…
ve yeşil aşk…
gerisi “kıyl-ü kal”…
sadece…


Cyrano De Bergerac
06.04.2009

Hiç yorum yok:

tagore