11 Kasım 2008 Salı

Tüketim Psikolojisinin Mahremiyet Üzerindeki Yansımaları…

Önce Hürriyet gazetesi yazarlarından biri evraka! diye bağırarak verdi müjdeyi! Ardından Karakutu adında bir kültür sanat portalı fotoğraflarla destekleyerek ifşa etti büyük bir aşk hikâyesini!

Sezai Karakoç’un ünlü şiiri “Mona Rosa” nın sırrından bahsediyorum. Üstadın yıllarca üzerine titrediği, şiirini yıllarca inkâr etmek pahasına, yayımlamamak pahasına gözden ırak tuttuğu “Mona Rosa’dan ve onun hikayesinden. Bir gazetecinin, üstelik Hürriyet gibi bir bulvar gazetesinin yazarının mahremiyet üzerinde zerre itidal göstermemesi anlaşılamaz bir durum değil! Peki, bir kültür sanat portalının “işte aynı karedeler”, “Sezai Karakoç utangaç değilmiş”, “Mona Rosa’nın gerçek sırrını açıklıyoruz” gibi klişe sloganlarla afişe ettiği mahremiyetin tükenişine ne demeli.

Üstad’ın mahremini dedikodu malzemesi yapanlar, üstadın ne düşündüğünü, ne düşünebileceğini hiç düşünmediler mi? Üstadın naifliğini, üstadın kırılganlığını göz ardı ederek günlerce sayfalarında, sütunlarında dedikodu üretenler üstadın bundan hoşlanıp hoşlanmayacağını sorma zerafeti gösteremediler mi? Sezai Karakoç’un bu ucuz manevraya olumlu ya da olumsuz karşılık vermemesinden cesaretle “demekki rahatsız olmamış” sonucu çıkaranlar, bence Karakoç’un kendilerini dikkate almadığını, önemsemediğini ve değerli bulmadığını düşünmeliler.

Küresel emperyalizmin hedeflediği işte tam da budur. Her türlü meta’nın, duygunun, eylemin bir bedeli olması gerektiğini düşünen küresel kapitalizmin ulaşmak istediği yer burasıdır. İnsanların mahremiyetlerini bir günlük gazetenin dedikodu dolgusu yapmak, bir internet sitesinin reyting malzemesi yapmak ilkel kapitalizmin dibini bulmaktır. Yeri geldiğinde antikapitalizmden dem vuranların, küresel emperyalizmle sorunları olduğunu açıklayanların turnusol kağıdı işte budur. Sistemin çarklarına dişli olmayı kendisine amaç edinenlere ise söyleyecek sözümüz yok! Kendilerine televole kültürü çalışmalarında başarılar dileriz.

Hiç yorum yok:

tagore