16 Şubat 2011 Çarşamba

KIBRIS / FİLİSTİN ÜZERİNDEN İKİYÜZLÜLÜĞÜN RESMİ



İlginç şeyler oluyor, gerçekten ilginç şeyler.
Daha bir ay önce Mısır’da halk ayaklanacak, Hüsnü Mübarek devrilecek dense hangimiz inanırdık. Veya ortalama Anadolu insanı 40-50 yıl önce kan dökerek katliamdan kurtardığını düşündüğü Kıbrıs Türkü’nün bugün has…ir diye pankart açacağını akledebilir miydi?
Oluyor işte… Bazen hayat apansızın çırılçıplak bırakıyor gerçek karşısında.
Kuzey Kıbrıs’ta o pankart açılıp ardından da Başbakan Erdoğan’ın “besleme” yanıtı geldiğinde düşmüştü aklıma…
Aslında Başbakan daha o pankart açılmadan aylar önce adadaki maaşların yüksekliğine dikkat çekmiş, “Yan gelip yatıyorlar”a benzer ifadeler kullanmıştı.
Ama Kıbrıs sorunu bizler için aslında bu kadar kısa vadeli değil.
Askerliğini bir şekilde Kıbrıs’ta yapmış olanlarımız yerli Kıbrıs Türkü’nün, Türkiye’yi işgalci gördüğünü zaten anlatıyordu. 1965’ten sonra Türkiye’den Kıbrıs’a gönderilip yerleştirilen Türklerle, Kıbrıs’ın yerli ahalisi arasında bir sınıf farkı ve mücadelesi olduğu da biliniyordu.
Hatta yerli Kıbrıslıların ve hatta bizzat Rauf Denktaş’ın aile efradının Güney Kıbrıs pasaportu taşıdığı yurt dışına çıkışlarda bu pasaportun kullanıldığı da düşmüştü gazete sayfalarına…
Ortalama bir Kıbrıslı yerli için gelecek tasarrufu Türkiye’den aldığı maaşla İngiltere’ye yerleşip gününü gün etmekten ibaret değil miydi sonuçta?
Benim derdim Yerli Kıbrıslıların sonradan Kıbrıslı olanları ne kadar sevdiği, ne kadar haklı veya haksız oldukları değil. Zorla güzellik olmaz!
Kıbrıs seni sevmiyorsa, sende onu sevmezsin olur biter.
Hem enflasyonumuzda bir puan düşer aşağı, bütçe açığımızda azalır…
Mesele uluslararası bir ikiyüzlülük!
Söz konusu Kıbrıs olduğunda Türkiye’yi işgalci kabul edip işgal ettiği topraklardan çıkmasını talep edenlerin, mesele İsrail işgali olduğunda tornistan yapması…
Eğer adına adalet ve ahlak diyebileceğimiz bir şey varsa ülkelere ve şartlara göre bu mekanizmalar farklı işletilemez.
İşletiliyorsa Kıbrıslının da, İngilizin de, Yunanlının da ahlakını ve adaletini tartışırız, tartışılacak neyi kaldıysa…
İsrail denilen çete 1945’ten sonra organize şekilde dünyanın her yerinden yahudi’yi /Ukrayna’dan, Rusya’dan, Yemen’den, Almanya’dan, Macaristan’dan, Fransa’dan, İran’dan…/ sürüler halinde Filistin topraklarına getirdi.
Daha Filistin topraklarına adım atmadan İsrail vatandaşı yapıldılar.
Yetmedi, ellerine silah tutuşturulup karşıda görülen ev ve arazilerin kendilerine vaad edildiği söylenerek içindekileri çıkartmaları, direnenleri öldürmeleri, bütün mal varlıklarına el koymaları söylendi. Onlarda öyle yaptılar. Silahsız Arap yerliler silahlı barbarların elinde ya katledildiler, ya da evlerinden, ocaklarından sürüldüler.
Bunlar binlerce yıl önce olmadı 1950’den bugüne hala devam eden bir süreç söz konusu…
Sonra bizim adalet dağıtıcısı batılı dostlarımız(!) Dediler ki…
“Tamam, eskiden kimi barbar yahudiler, barbarlık ettiler, yaktılar, yıktılar ama bu işgalden bu katliamdan buyana üçüncü nesil yaşıyor Filistin topraklarında. Yeni cenereyşının hiçbir günahı yok!
Onlar için üzerine doğdukları bu topraklar vatan oldu!
Onları bu topraklardan çıkarmak, “Sizin babanız katildi yavrum” demek yeni nesle haksızlık olur.
Olan olduğuna, ölen öldüğüne göre bugünkü şartları kabul edelim bitsin…”
Dünyanın Filistin’e çok da uzak olmayan başka bir ülkesinde, Kıbrıs’ta ise aynı batılı dostlarımız(!) şöyle dediler:
“Kıbrıs sorunu çözülmeden sizi AB’ne almayız. Kıbrıs’ta federatif bir devlet kurulabilmesi için Türkiye’nin ordusunu adadan çekmesi ön şartımızdır. Kıbrıs halkı kendi iradesiyle geleceğine karar verecektir.”
Ama her nedense adaya sonradan iskan edilen yunanlıların adayı terk etmesi hiç öngörülmedi.
Adadaki yunan ordusu işgalci olarak tanımlanmadı hiç!
Şimdi eğer, İsrail denilen şebeke 1945 öncesi demografik yapıya dönecekse ve işgal ettiği topraklardan defolup gidecekse evet bence de Türkiye adadan çekilmeli ve 1969 öncesi demografik yapıya dönülmelidir.
Ama yok İsrail’in yeni nesli masumsa ve babalarının cinayetlerinden sorumlu tutulamayacaksa, yeni nesil İsrailliler için kanla, vahşetle yoğrulmuş topraklar vatan oldu ise, Kıbrıs’tan da kimsenin çıkmasına gerek yok…
Zira Kıbrıs’da, Filistin’de olduğu gibi yerli halkı öldürerek, katlederek elde edilmiş bir toprakta yok. Yaşananlara olsa olsa, en fazla iki ordu arasında savaş denilebilir.
Türkiye’nin garantörlük hakkına hiç değinmiyorum bile.
Batının her zamanki ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı, ahlaksızlığı ortada…
Ahlaksızlığı, ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı vurgulamak dışında Kıbrıs’ın bende bir hatırası da yok!
Resmi tezlerin arkasında durmuyorum. Türkiye’nin tezlerinin haklılığı, yerli Kıbrıslıların eleştirisi, Rumların/Yunanlılarının antitezleri beni ilgilendirmiyor.

Beni sevmeyen Kıbrıs’ı bende sevmiyorum. Kıbrıs üzerinde değer verdiğim tek toprak parçası Peygamber Efendimizin Halasının mezarı. Ve o mezarı Güneylilere emanet etmeyeceğim gibi Kuzeylilere de emanet etmem.
Hatta mezarın Güney tarafında yer alması daha güvenli.
Muhtemelen kuzeyde kalsa çoktan yıkılmıştı!

Hiç yorum yok:

tagore