8 Ekim 2009 Perşembe

Açılım İçeriden Başlamalı

Başbakan aylardır kendi paralıyor, demokratik açılım diye…

Karşısında buz gibi bir muhalefet var.

Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) tavrı anlaşılabilir. Bahçeli’nin karşısında “gelirsem seni camdan aşağı atarım” üslubuyla siyaset yapan bir başkan adayı var!

Bahçeli genel kurul öncesi tebaasını elinde tutmak için her yolu deniyor.

Maksat Genel Başkanlığı korumak olunca barış ve kardeşliğin, huzur ve mutluluğun canı cehenneme.

Her gün bir yanda Türk anneler, diğer yanda Kürt anneler ağlıyormuş kime ne?

Diğer tarafta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) var.

Derin devletle iç içe bir yapılanmadan bahsediyoruz CHP deyince…

Üstelik bu kabahat Deniz Baykal’ın değil.

Baykal’dan öncede ve hatta taa İttihat Ve Terakki(İT)’ye kadar uzanıyor derin merkezlerle eşgüdümlü çalışma tarihi…

Bir çeşit ırksal statü söz konusu, beyaz Türklerle, Anadolu Türkleri arasında bir savaş bu…

Millet plajlara hücum edince, denize girememekten şikâyet eden vatandaşlarımızdan ibaret CHP!

İktidar bir yandan Kürt bölgelerinde dağlara yazılan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözlerini kaldırmaya çalışıyor, ama diğer yandan “Orduya Sadakat Şerefimizdir” yazılarını veya benzer türevlerini es geçiyor.

Oysa orduya sadakatle, ırkların mutluluğu arasında doğrudan bir ilişki, var.

Yakın ilişki hem de!

Buraya kadar olan kısım açılıma dışarıdan bakış, oysa açılıma içeriden bakışta çok farklı değil.

İktidarın demokratik açılım gibi bir talebinin günübirlik bir politika olmadığı anlaşılıyor.

Hem açıklamalar, hem başbakanın samimi duruşu buna delil.

Üstelik bunca tepki oluşmuşken iktidarın -henüz - geri adım atmamış olması sevindirici.

Ama, madem bu açılım gerçekleştirilecek, madem gözler karartılarak onlarca yıllık bir kirli tabu yıkılacak…

Milletvekili seçimlerinde de bir ince eleme, sık dokuma gerekmez miydi?

Milletvekili seçimlerinde hadi bölgesel faktörler devreye girdi diyelim…

Hatırlı gönüllü eşraf kırılamadı, oy potansiyeli değerlendirildi…

Bakan seçilirken neden demokratik açılıma uygun kıstaslar göz önüne alınmadı?

Başbakanın etrafında “Demokratik Açılım” fikrini rüyasında kâbus olarak gören bir kalabalık var.

Bu kalabalık Bakanlardan Milletvekillerine, Valilerden Kaymakamlara, Genel Müdürlerden Daire Başkanlarına kadar geniş bir alanda büyük bir yekûn tutuyor.

Siyasi iktidarın nimetlerinden faydalanmak için “mış gibi yapan” bu kalabalık her an Başbakanın ayağına çelme atabilir.

Siyasi dengelerde oluşabilecek her oynama, bir erken seçim ihtimali veya Allah korusun bir kapatma davası daha…

Herkesi gerçek kimliğiyle buluşturup bir anda atılan bu adımları içerden! Çökertebilir.

Siyasette vefa olmadığını en iyi Sayın Başbakan biliyordur herhalde…

Bu kadar şey neden aklıma geldi biliyor musunuz?

Geçtiğimiz gün İstanbul’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kimi camilerin mahyalarına ulusalcı, demokratik açılımla örtüşmeyen, hamasi sloganlar yazıldı…

Bir Başbakan düşününki, Kürt bölgelerinde barışı tesis etmek, toplumsal huzuru tesis etmek için siyasi kariyerini riske atacak, bir Başbakan ki adına muhalefet denilen kalabalığın hepsini karşısına alacak ve rest çekecek…

Aynı başbakana bağlı bir başkanlık Başbakanın ayağına tekmeyi indirecek…

İşte bu yüzden açılım önce içeriden başlamalı…

Mesela en yakınlardan, yol arkadaşlarından!

Mesela din-ayet işlerinden…

Hiç yorum yok:

tagore