9 Şubat 2009 Pazartesi

POLİTİK DİL, POLİTİK YAŞAM



http://haberola.com/kosegoster.asp?kid=11&yid=1517

Yirmisekiz Şubatın hemen ertesinde Türkiye’de sivilleşme üzerine okuyup yazmaya başladım.
Ortada onlarca yıldır devam eden bir yapboz vardı ve onlarca yılın tamiratını bir çırpıda –defalarca- yıkıp alaşağı edebiliyordu omzu kalabalıklarımız!

Körfez depremi darbenin hemen üzerine geldi…
Kimi yardım örgütlerinin yardımlarına el konulmuş, çadırlarına müdahale edilmiş,
ilgili personel bölgeden uzaklaştırılmıştı.
İlgim giderek artıyordu.
Televizyonlarda izlediğimiz irtica çığlıklarından başka bir gerçeklik olmalıydı.
Farklı bir ses arıyordum, herkesin her konuda aynı şeyi düşünmesi, yazması, konuşması…
Bir terslik vardı…

Bunca benzeşlik varsa biri bizi kandırıyor olmalıydı.
İnsan hakları örgütlerini takip etmeye başladım, ne diyorlardı…
Mazlumder, İnsan Hakları Derneği ve diğerleri…
Yurt içi yurt dışı diğer yapılanmalar…

Ortalıkta kansız bir terör esiyordu, üstelik herkes bu yargısız infazdan memnundu…
Gazetelerimiz, televizyonlarımız karargâhtan yayın yapıyor, karargâhtan “görülmüştür” damgasıyla basılıyordu…
Başka bir dünya vardı insan hakları örgütlerinin gündeminde…

Televizyon dilinden farklı konuşuyorlardı, tekel medyasının dilini kullanmıyor,
aksine en makbul yazarları topa tutuyorlardı.

Herkes bulunduğu kabın şeklini almaya razıyken, herkes beslendiği çanağın hakkını vermek için çabalarken…
Aykırı bir ses yükseliyordu yeryüzünden…

Belki daha öncede var olan ama duymadığımız, duymak istemediğimiz bir ses…
İhtiyaç duyduğumuzda kulaklarımızı kabarttığımız ama başkalarının ihtiyacı varken kulaklarımızı tıkadığımız bir ses…

İki yüzlülüklerimizle bizi yüzleştiren, bencilliklerimizi günyüzüne çıkarıp bizi utandıran bir ses…

Öteki olmaktan şikâyet ederken, hep bir öteki bulan ve kendi dışındakileri ötekileştiren bir aymazlığımız var bizim.
Sağcı olmamız, solcu olmamız bir şeyi değiştirmiyor.
Sağcılarımız kendini sol karşıtlığı üzerinden tanımlıyor, solcularımız sağ karşıtlığından başka malzeme bulamıyor.

Kendini tanımlarken fikri altyapısı yetersiz olanlar kurtarıcı gibi sarılıyor bu kavramlara…
Sağcılık, solculuk ayıp örtüyor çünkü.
Ne olduğunu bilemeyen, olduğu şeyin altyapısını kuramayan sağcılıkla, solculukla örtüyor üzerini...

En baba fikir önderlerimiz bile onlarca yılın ezberini konuşmaktan sıkılmıyor.
Fikri bir tembellik bu!

Tembelliğimizden ezberciyiz, ezberci olduğumuz için sahici değiliz…
İnanmıyor kimse bize, biz kandırdığımızı sanıyoruz insanları…

Politik dil, politik bir yaşam sunuyor bize…

Ve biz önümüze konulan her şeyi yemekten mutluyuz…



Cyrano de BERGERAC
08.02.2009 / ANKARA

Hiç yorum yok:

tagore