27 Ekim 2008 Pazartesi

"o ağacın altında..."

iki gündür istanbuldayım. tadı tuzu olmayan iki istanbul günü.
edirnekapı’dan fatih’e kadar yürüyorum. eskiden bıraktıklarımı topluyorum.
valide sultan atik ali paşa , fatih , dülgerzade ağa ...
oturduğum yerlere yeniden oturuyorum...
eskiden kaç kez seyrettiğim yerleri yeniden seyrediyorum.
ezan okunuyor şimdi. ezanları bile ezan gibi bu şehrin...
alışveriş yaptığım yerler... , taksit kart borçlarım , para çektiğim banka...
uğradığım vakıflar, birkaç dost evi...
hepsi peşi sıra...

o kızda burda . tam da aklımdan geçirirken her zamanki yerinde .
dülgerzade ağa camiinin önünde ...
hala tartıyor insanları..
hala boylarını ölçüyor insanların... yüz elli bin liraya...
yine umarsız geçtim önünden. Aramızda bir beş-on metre bir de duvar var.
camiinin avlusundayım şimdi. Soğuk bir taşın üzerinde oturuyorum.
bunca kalabalık içinde sanki yakın bir akrabamı görmüş gibiyim.
müezzin gamet getiriyor şimdi.abdestsizim.
avluda birkaç mezar taşıyla beraberim.
bir kısmı toprağa gömülmüş . bir kısmının boynu vurulmuş. türklerin eseri hepsi.
canım beyazıta gitmek istiyor. ama ne ayaklarımda derman ,
ne de yüreğime söz geçirebiliyorum.
tartılamadım üstelik ,kaçmak daha kolay geldi.

“o ağacın altında”yoktum . o ağacın altındakilerle yan yana da hiç bulunmadım.
doksanda elimi ellerinin üzerine koydum. haberleri bile olmadı belki.
belki bende yüksek sesle hiç itiraf etmedim..
aradan yüzyıllar geçti. o ağaç yok artık...
o ağacın altındakilerde...
bu peygamber şehrinde yeniden ilan ediyorum herkese.
elim elinizin üzerinde...
O’nun canını canımla korumaya söz veriyorum.
ve boğazın erguvanlarını şiddetle özlüyorum...

Hiç yorum yok:

tagore