1 Mart 2010 Pazartesi

1000 YIL UTANACAKSINIZ!




Siyasal iktidar düşürüldü. 8 Yıllık kesintisiz eğitime geçilerek İHL'lerin orta kesimleri kapatıldı. İmam Hatip Liselilerin üniversitelere girişleri imkansızlaştırıldı. Üniversitelerde, kamu kurum ve kuruluşlarında ve hatta özel sektörde başörtüsü yasaklandı. Üniversitelerde ikna odaları kuruldu.

En faşist üniversite hocaları, ikna odalarının mucitleri ödüllendirilerek milletvekili yapıldı. Başörtülü personelin işine son verildi, başörtülü personel işe alınmadı. Kur'an kursları kapatıldı. Tarak, mendil ve gümüş yüzük kontrolleri yapıldı.

Devlet memurları fişlendi, işten atıldı, tasfiye edildi. Askeri personelin aile fotoğrafları, aile fertlerinin alkol kullanıp kullanmadığı ve hatta dans edip etmedikleri rapor edildi. Bu raporlara ilişkin önce disiplin soruşturmaları açılıp, ardından YAŞ kararlarıyla askeri personel işten çıkarıldı. Askeri personelin görevden atılmasından sonra hiçbir kamu kurumunda çalışmaması ve işe alınmaması için gizli yazışmalar yapıldı. Bunun için Yerel yönetimlere baskılar uygulandı ve tehdit edildi.

Refah Partisi kapatıldı. Parti yöneticileri, parti üyeleri yargılandı, siyaset yapmaları engellendi. Partinin genel başkanı siyaseten yasaklandı. Vakıflar ve derneklere baskınlar yapıldı, bazı dernek ve vakıflar emir komuta zinciri içerisinde kapatıldı. Kimileri çalışamaz hale getirildi.

Sermaye sınıflara ayrılarak bir kesim yok edilmeye çalışıldı, yok olmak istemeyenler darbe sahiplerine rüşvet vermeye zorlandı. Yüzlerce insan gözaltına alındı, onurları zedelendi, aile mahremiyetleri ve saygınlıkları çiğnendi. Yüzlercesi sistematik işkenceden geçirildi. İşlemedikleri suçlar işlemişler gibi itiraf ettirildi, hukuksuz yargılamalar gerçekleştirildi.

Gazeteciler, sendikacılar, hatta şarkıcılar ve türkücüler genelkurmay karargahına götürüldü, tezgahtan geçirildiler. Ne söylemeleri gerektiği ezberletildi. Psikolojik harp çalıştırıldılar.

Dönemin tek başı örtülü milletvekili Merve Kavakçı linç edilmeye çalışıldı. Çocuklarına okulda, mahallede, sokakta çirkin yaratıklar tarafından saldırılar düzenlendi. Dönemin savcıları bir milletvekilinin evini gece yarısı basmaya kalktılar.

İmam hatip okullarını kapatmak pahasına bütün meslek lisesi öğrencileri feda edildi. Kamu ihaleleri en fazla yüzde verene peşkeş çekildi, bankaların içi boşaltıldı. Bütün bunlar ve burada yazılmayan daha niceleri bundan tam 13yıl önce bu ülkede yaşandı. Bütün bunlar bu ülkeyi kendisinin çiftliği sanan bir avuç üst düzey askeri / sivil memurun talimatıyla yapıldı.

Eski darbelerden farklı olarak tek bir kurşun bile atılmadı bu darbede. Bu darbeyi gerçekleştirmek için radyo evleri basılmadı. Tok sesli kadrolu darbe tellalları “Yinede şahlanıyor aman, kolbaşının yandım da kır atı” diye gürlemedi ajanslardan. Bu kez radyo ve televizyonlar kendi rızalarıyla açtılar kapılarını.

Sermaye gurupları rakiplerini saf dışı edebilmek, pastadan aldıkları payı artırabilmek için hazır olda bekliyorlardı. Darbelerden en çok muzdarip olduğunu iddia eden sözüm ona solcu sendikalar ve sendikacılar en iyi bot yalama yarışındaydılar. İstibdat yönetiminden dert yanan medya patronları karargahtan “görülmüştür” onayı almadan basmadılar gazetelerini.

Bütün bunlar bu ülkede çok değil on üç yıl önce yaşandı.

28 Şubat’ın 1000 yıl süreceğini iddia eden dönemin Genelkurmay Başkanına Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel elindeki fötr şapkayla işte çağdaş Türkiye bu diye karşılık veriyordu.

Hayatında ilk kez opera izlerken, üstelik operanın yarısını uyuklayarak geçirmişken izleyemediği operadan çağdaş Türkiye devşiren bir cumhurbaşkanı vardı bu ülkenin.

Ve aradan 13 yıl geçti. 1000 Yıl süreceği iddia edilen bir süreç 13 yılda sona erdi.

Bizler 28 Şubat darbesinde emeği olan herkese, başta Süleyman Demirel olmak üzere bütün askeri ve sivil memurlara 1000 yıldan arta kalan 987 yıl boyunca utanç dolu bir yaşam diliyoruz.

Hayatlarını kaybettikten sonra da isimlerinin darbeci olarak anılması için elimizden geleni yapacağımıza, isimlerinin tarihin karanlık sayfalarında yer almasına özen göstereceğimize, bizden sonraki nesillerin bu isimleri hakkettikleri gibi anması için gayret edeceğimize söz veriyoruz.

27 Mayıs’tan bu güne ne kadar darbe yapılmışsa, bütün sorumlularının yargılanmasını, cezalandırılmasını, 28 Şubat’ta en çok payı bulunan Süleyman Demirel ve dönemin askeri ve sivil bürokratlarının yargılanmasını istiyoruz.

Olan oldu. Ve şimdi o dönemin bütün ihtişamlı paşaları, emir erleri, bürokratları, piyonları, tetikçileri, ispiyoncuları birkaç kişi hariç Silivri’deler. Hala dışarıda olan ve fakat sırasını bekleyenlerinde bir an önce yargılanmasını, olanın olduğuyla kalmamasını istiyoruz.

28 Şubat’ta işinden kovulan, okulundan atılan, başını açmak zorunda bırakılan, fişlenen, işkence gören, aşağılanan, rencide edilen onbin’lerce kişi adına darbecilere hakkımızı helal etmiyoruz. Utanç dolu bir yaşam diliyoruz.

Üstün BOL
MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı

Hiç yorum yok:

tagore