6 Aralık 2009 Pazar

KAMU “MAL”LARI

Yükseköğretim Genel Kurulu (YÖK) kamuoyunun da talepleri doğrultusunda 21 Temmuz 2009 tarihinde yükseköğretime girişte katsayı puanı uygulamasını kaldırarak, 28 Şubat darbesinden buyana süre gelen bir haksızlığı ve adaletsizliği sonlandırmıştı.
Danıştay 8. Dairesi, İstanbul Barosu’nun başvurusu üzerine Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile durdurdu.
Danıştay’ın aynı dairesi 2005 ve 2009 yıllarında verdiği iki farklı kararda “katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme yetkisinin YÖK'te” olduğuna hükmetmişti.
Ancak bu kez geçmişte verdiği kararları yalanlamak pahasına meslek okulu öğrencilerinin geleceklerini karartacak bir karara imza attı.
Oysa 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 'yükseköğretime giriş' başlıklı 45'inci maddesinde "Yükseköğretim kurumuna girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir" denilmekteydi.
Dolayısıyla Danıştay 8. Dairesi kanunen YÖK’nun sorumluluğunda bulunan bir alana yetkisi dışında müdahale etmiş ve bu müdahalede geçmiş kararlarını yalanlamıştır.
İdari yargının geçmiş kararlarını yalanlamak pahasına verdiği bu karar, yargının güvenilirliğini tartışma konusu yapmaktadır.
Türkiye’de yargı bağımsızlığının önündeki en büyük engel yargıcılardır ve Türkiye’de yargının en büyük sorunu yargı bağımsızlığı değil, yargının tarafsızlığıdır.
Alınan bu kararla onbinlerce meslek lisesi öğrencisi maddi kayıplarının yanısıra psikolojik olarakta yıpratıldı.
Adı katsayı düzenlemesi olsada bu düzenlemenin İmam Hatip Liselilerinin üniversiteye girişlerine engel olunmak için verildiği biliniyor.
İdeolojik/siyasi çıkarları için, meslek liselilerin çok küçük bir oranını teşkil eden İmam Hatiplilerin üniversiteye girişlerini engellemek için onbinlerce meslek liselisini cezalandırmaktan çekinmeyen bu kararı toplumsal vicdana havale ediyoruz.
Hukuk eğitimi almış ve hukukçu olduğunu iddia eden kişi veya kurumlara karşı hukukun üstünlüğünü hatırlatıyoruz.
Bu kişi ve kurumları toplumla yüzleştirmeye ve alınan bu ve buna benzer kararları tartışılır kılmaya gücümüz yettiğince devam edeceğiz.

Danıştay kararının açıklanması ile birlikte yazılı ve görsel basında pekçok değerlendirme yapıldı.
Olumlu bakanlar, olumsuz bakanlarve “bakar”lar…
Eski YÖK üyelerinden, Milli Eğitim Bakanlarına, milletvekillerinden siyasi parti liderlerine kadar, adının önünde hiçte hak etmediği akademik sıfatlar taşıyan türlere kadar ne kadar gerekli gereksiz canlı varsa hepsine tahammül ettik.
Ama bunca kirlilik arasında ekranlara yansıyan dersane öğrencilerinin röportajları vardı ki, ülkenin ve insanlığın geldiği noktayı göstermesi açısından manidardı.
Dersane öğrencileri Danıştay yasağını destekliyorlardı çünkü, bu yasakla birlikte onbinlerce rakipleri elenmiş ve yarış dışı kalmış olacaktı…
Rekabet edeceği öğrenci sayısının azalmasına sevinen üstelik bu sayede ülke sıralamasında bir anda kılını kıpırdatmadan birkaç bin kişi öne çıkacağı için sevinen öğrencileri var bu ülkenin.
Ilkokuldan başlayarak hayatının sonuna kadar “yarış atı” olmaktan öteye gidemeyecek bu öğrenci türleri, bu kararı veren yargıcıları ve destekleyen ideolojik sapıkları nasıl sevindiriyordur kimbilir?
Hakları, ne kadar sevinseler az!
Vicdanları alınmış birer yarış makinesi haline getirilmiş bu çocuklar yarın bu ülkenin önemli mevkilerini işgal edecekler.
Ve biz bu vicdansız, bu ahlaksız, bu necis çocuklardan, bu kamu mallarından adaletle hükmetmelerini isteyeceğiz.
Bu yaratıklar, bu ülkeye eşitlik ve adalet getirecek öyle mi?
İttihat ve Terakki(İT) sizinle gurur duyuyor olmalı…
Tabi, paşasının yargıcıları ile de…


Cyrano de Bergerac
27.11.2009

Hiç yorum yok:

tagore