SEYFETTİN
KARAHOCAGİL’E BİR VEFA DENEMESİ
1940
Yılında Erzurum’un Oltu ilçesinde dünyaya gelen şair Seyfettin Karahocagil,
okulsuz öğretmensiz bir köyde ilk eğitimini, her alanda önderim diye tarif
ettiği ağabeyi Selahattin Karahocagil’den aldı. Daha okula başlamadan okuma
yazmayı ve dört işlem yapmayı okullu yaşıtlarından daha iyi öğrenmişti.
İlkokula kaydedildikten sonra ise 15’er gün arayla üç sınıf atlayarak 4. sınıfa
kadar yükseldi.
Bir
yandan ilkokul öğretimi alırken diğer taraftan müftü olan Ağabeyinden sıkı bir
dini eğitim aldı. İlkokulu bitirdikten sonra Köy Enstitüleri sınavını kazanarak
1953’te daha sonra öğretmen okulu olacak olan Pulur Köy Enstitüsüne yazıldı.
Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra mesleğini 35 yıl boyunca aralıksız olarak
ilk günkü heyecan ve aşk ile sürdürdü. Sayısız öğrenci yetiştiren Karahocagil
bu süre boyunca dönemin imkânsızlıklarına rağmen kâh elinde sazı ile söyleyerek
kâh kendi yazdığı tiyatro oyunlarında öğrencileriyle oynayarak çocuklarına
mazeret değil imkânlar üretti. İdealist bir öğretmen olarak başladığı mesleğini
idealizminden ödün vermeden emekliliğine kadar sürdürdü.
İlk
görev yeri Van’da, daha sonra Erzurum’da okula gönderilmeyen özellikle kız
çocukları için kapı kapı dolaşıp bir yandan ailelerini ikna etmeye çalışırken;
diğer yandan tek bir kelime Türkçe bilmeyen çocuklarla sözleşiyordu. Şöyle
diyordu bu söz’leşmede; ‘Çocuklar, okul bittiğinde ben Kürtçe öğrenmiş
olacağım, siz de Türkçe öğreneceksiniz, söz mü?’ Dolu dolu
idealizm ile yaşadığı öğretmenlik yıllarında edindiği tecrübe, gözlem ve
düşüncelerini daha sonra Milli Gazete’de, Milli Eğitim Politikaları başlığıyla
makaleleştirdi.
İlk
şiir ve yazılarını Ortadoğu, Bizim Anadolu, Tercüman ve Milli Gazete gibi
gazetelerde yayımlayan Karahocagil, hayatının dönüm noktalarına karşılık gelen
bu yazı serüvenini daha sonra ‘üç evre’ olarak
tanımlayacaktı. ‘Kendim okudum kendim yazdım’ dediği ilk gençlik evresinde
yazdıklarından kayda değer birkaç şiir dışında geri kalanlarını reddetti.
‘Milli
ve ülkücü’ dönem dediği hayatının ikinci evresini ‘sıkı bir tarafgirlik’ evresi
olarak tarif ederek az sayıda yazı ve şiir dışında bu döneme ait birçok eserini
de kitaplarında dışarıda bıraktı.
Birinci
evrem dediği dönemde kaleme aldığı ve şarkı sözü olarak yazıp bestelediği
BAHTIŞEN Şiiri (https://www.antoloji.com/bahtisen-sarki-sozu-siiri/)
bestekar sanatçı Osman AKBAŞ tarafından aslına uygun olarak yeniden düzenlendi.
Osman AKBAŞ tarafından bestelenen iki şiiri (ALLAH ÖYLE BİR YAR Kİ: https://www.antoloji.com/allah-oyle-bir-yar-ki-siiri/ ve
BEN ALLAH DERİM: https://www.antoloji.com/ben-allah-derim-bestelendi-2-siiri/)
daha bulunan Karahocagil’in Şiirlerinin bestelenme çalışmaları halen Amasyalı
bestekâr sanatçılar Ahmet Hakkı TURABİ, Fatih KOCA, Aslan DEMİR ve Osman AKBAŞ
tarafından sürdürülmektedir.
Hayatının
ikinci evresine ait olan ve 1974 Kıbrıs harekatı sırasında yazdığı, Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir mitinginde okumasıyla
gündeme gelen ‘Vur Mehmedim’ şiiri popülerlik anlamında en bilinen şiiri
hüviyetindedir.
Onun
asıl, yazı ve şiir serüvenine karşılık gelen evresi, 3. evre olarak nitelediği
‘Kainatı Okuma’ evresidir. Bu döneme ait şiirlerini Yunuslaşan Yürekle (2017)
ve Karahoca Divanı (2020-Temmuz yayınları) kitaplarında toplamıştır. Ancak bu
evre onun çocukluk ve ilk gençlik yıllarından da izler taşımaktadır.
Daha
küçük bir çocukken karşılaştığı ozanların sazlı sözlü nağmeleri, gençliğinde
bir kısmının sesine, bir kısmınınsa sözüne aşina olduğu Aşık Sümmani, Aşık
Şenliği, Aşık Reyhani, Aşık Nurhani gibi aşıklık geleneğinin önemli isimleri
Şair Karahocagil’in hayatında önemli köşe taşlarıdır. Daha sonrasında ise “Ben
asıl okulu o kütüphanede bitirdim” diyeceği öğretmen okulunun kütüphanesinde
tanıştığı Yunus Emre, Aşık Veysel, Mevlana gibi büyük isimler ise fikir ve şiir
dünyasını ondan habersiz çoktan örmeye başlamıştır.
Hiçbir
şairin düşünce ve şiiri birbirinden bağımsız olamayacağı gibi Seyfettin
Karahocagil’in hayatının üçüncü evresi de şiir ve düşüncesinde mündemiç bir
dönemdir. Bir yandan amaç ve anlam üzerine şiirini kuran, estetiğin yanında din
ve ahlak vurgusunu esas alan şair aynı anda politik düzleminde de değişikliğe
gitmiştir. Necmettin Erbakan’la tanışmasıyla başlayan ve Milli Nizam
Partisinden Refah Partisine, Refah Partisinden sonra ise hareketin evrilen
çizgisinde ölümüne kadar süren bir yoldaşlık hikayesidir bu.
O
yaşam felsefesini ‘İnsanın bilmesi gereken altı şey vardır. Ne yaptım, neden
yaptım, nasıl yaptım, nerede yaptım, ne zaman yaptım ve kim için yaptım.’
Şeklinde özetlerken; geride bıraktığı iki şiir kitabına kılavuz olan
poetikasını kendi kalemiyle şöyle ifade etmektedir: ‘İnsanı insan
yapan ve diğer mahlukattan üstün kılan düşünebilen akıldır. Akıl bir inançla
buluşmazsa zulmün kaynağı olur. O inanç bir ihlasla güçlenmezse yıkılır. O
ihlasta şuurla donatılmazsa hedefe varmaz.
Yani
insan aklıyla insandır. Akıl inançla adil olur. İnanç ihlasla kemale erer.
Şuurla da hedefe varır. Bir hedef varsa maksat var demektir. Maksat varsa şuur
var demektir. Şuur varsa bir inanç ve o inanç üzerinde bir düşünce ve akıl
vardır.’
İdealist
bir öğretmen olarak sırtlandığı hayat yolculuğunu, şair olarak payelendiren,
kulluk yolculuğunun üçüncü evresinde İslamcılık ile taçlandıran Seyfettin
Karahocagil dolu dolu yaşanmış bir ömür ve hoş bir sada bıraktı geride. Ruhu
şad olsun.
https://hertaraf.com/haber-seyfettin-karahocagil-e-bir-vefa-denemesi-ustun-bol-6376
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder